Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Can Atalay davasında AYM’nin ikinci ihlal kararını da tanımaması üzerine CHP, DEM Parti ve SP’nin grup başkan ve başkanvekilleri ile TİP, EMEP, DEVA ve DP milletvekillerinin imzasıyla Meclisin olağanüstü toplantıya çağrıldığı dilekçede özetle şöyle deniliyordu:
“Son yıllarda rejim değişikliğinin bir tezahürü olarak bazı siyasetçiler, anayasaya sadakat andını hiçe sayarak, Anayasa Mahkemesince verilen kararları eleştirmenin ötesine geçerek AYM’nin kapatılması gerektiğine dair açıklamalarda bulunmuş, demokratik hukuk devletini zedeleyici bir yaklaşım sergilemişlerdir.
“Yargı organları da benzer şekilde hukuksuz kararlara imza atmış, anayasanın 153. maddesinde açıkça tanımlanan kuralı ihlal edici uygulamalarda bulunmuşlardır. Bunun son örneği 28. Dönem milletvekili olarak seçilen Şerafettin Can Atalay’ın yaşadığı hukuksuzluklara ilişkindir.
“Hiçbir organ, kurum ya da kişi AYM kararlarını uygulamama yetkisine, hak ve hürriyetine sahip değildir. Bir yargı organının mensuplarının anayasa hükümlerine açık bir şekilde aykırı olan bu yetki aşımını kullanmaları sadece yargı organları arasındaki bir ihtilaf olarak değerlendirilemez. Nihayetinde bu durum, Yargıtay marifetiyle yargı organının yasama organı üzerinde tahakkümünü doğurmakta; kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal etmektedir.
“Türkiye Cumhuriyeti Devletinin demokratik devlet ilkesini bozan, demokratik siyasetin önünü tıkayan süreç, yalnızca politik değil, ekonomik sonuçlar da doğurabilecek bir içerik taşımaktadır.
“TBMM’nin en temel görevi, demokratik hukuk devletini korumaktır. TBMM’nin, siyasal partilerin ve milletvekillerinin sorumluluk alması ve yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir.
“Yaşanan bu gelişmeler karşısında TBMM’nin tutum ve davranışının belirlenmesi, yargı krizinden devlet krizine evrilen gelişmelerin arkasında yatan nedenlerin araştırılması ve bu tür hukuk dışı girişimlerin önlenmesi için gereken düzenlemelerin kararlaştırılması kapsamında bir genel görüşme açılması kaçınılmaz bir zorunluluktur.”
Ancak bu çağrı, “Meclisin tatilde olmaması nedeniyle usulen olağanüstü toplantı talebinin teknik olarak karşılanmasının mümkün olmadığı” gerekçesiyle TBMM Başkanı tarafından işleme konulmadı ve toplantı yapılamadı. Böylece Türkiye’nin bu Meclisle uzun boylu devam edemeyeceğinin en güçlü işaretlerinden biri daha görülmüş oldu.
Demokrasi mücadelesinde izlenecek yol haritasının ona göre belirlenmesi gerektiği de.