72 yıl önce bugün, 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimler, tek parti diktatoryasını halkın oylarıyla alaşağı eden tarihî bir inkılap olarak demokrasi dönemini başlatmıştı.
72 yıl sonra Türkiye yine son derece sıkıntılı ve zorlu bir dönemden geçmekte. Tıpkı 1950 öncesinde olduğu gibi temel hak ve hürriyetler baskı altına alınıyor. Hortlatılann tek adam rejiminde fikir, ifade ve basın hürriyetleri başta olmak üzere birçok temel hak ve hürriyet çok ağır ihlallere maruz kalıyor.
Hukuk ve adalet yerlerde sürünüyor.
Buna ilâveten, ekonomi de çok sıkıntılı. Bazı temel gıda ürünlerinin satışında 50 öncesinin karne dönemini hatırlatan kısıtlamalar uygulanmaya başlandı. Milyonlarca dar gelirli açısından geçim sıkıntısı had safhaya ulaşmış bulunuyor. Derinleşen ekonomik kriz bir sosyal krize dönüşme istidadında.
Işin enteresan tarafı, demokraside ve ekonomide yaşanan daralma tablosu, milletin demokrasi dönemindeki kazanımlarından rahatsız olan ve Türkiye’yi 1930’ların ortamına geri döndürmeyi hedefleyen 28 Şubat ürünü projelerin tekrar yürürlüğe konulduğu bir sürecin neticesi olarak ortaya çıktı.
14 Mayıs, harp sonrasında şekillenen dünya dengelerinin Türkiye’yi demokrasiye geçişe zorladığı bir dış konjonktürle, 27 yıllık tek parti ve tek adam istibdadıyla bunalan içerideki adalet ve hürriyet taleplerinin kesiştiği bir noktada gerçekleşen tarihî bir dönüm noktasıydı. Şimdi de gidişat, aynı istikamette yeni bir dönemecin işaretlerini veriyor.
Türkiye’yi tam bir demokrasiye, hukukun mutlak hakimiyetine ve bütün hürriyetlerin kemaliyle işlediği bir ortama taşıması gereken bu dönemece rengini vermek ve bu ortamın şekillenmesini kendi plan ve hesapları istikametinde yönlendirmek için şu anda birçok güç merkezi seferber olmuş durumda.
14 Mayıs 1950’de gerçekleşen demokrasi inkılâbı demokratların damgasını taşıyordu. Görünen o ki, 2020’ler Türkiye’sinin beklediği demokratikleşme hamlesi, o gelenekten gelen kadroların da dahil olduğu, “güçlendirilmiş parlamenter sistem” için işbirliği yapan siyasî partilerin ortak eseri ve başarısı olacak.
Bu hedefin bir an önce tahakkuku için çok daha seri ve atak çalışılması lâzım. Türkiye’nin daha fazla gecikmeye tahammülü yok.