Üstad Bediüzzaman en hassas olduğu ve ısrarla üzerinde durduğu çok önemli hususlardan birini, Kastamonu Lâhikası’nda şöyle dile getiriyor: “Bu zamanda öyle fevkalâde hâkim cereyanlar var ki, herşeyi kendi hesabına alır.”
Nübüvvet çizgisiyle muaraza halindeki dinsiz felsefenin ürettiği beşerî ideoloji ve sistemlerin geçen yüzyılı kana bulayan çekişmeleri esnasında yaşananlar, bu açıdan son derece ibretli örneklerle dolu.
Sonu izm’le biten kelimelerle adlandırılan bu ideolojiler, maddeci Batı medeniyetinin temelini oluşturan “kuvvet”ten aldıkları pay ölçüsünde etkili oldular ve saldırganlaştılar. Ve yayılıp hâkimiyet alanlarını genişletmeye çalışırken, herşeyi ve herkesi kendi amaçları istikametinde kullanmaya, kullanamadıklarını da ezip tasfiye etmeye yönelik bir strateji izlediler.
Materyalizm, Darwinizm, emperyalizm, kapitalizm, faşizm, nasyonalizm, sosyalizm, nasyonal sosyalizm, komünizm, Marksizm, Leninizm, Maoizm, Kemalizm...
Merhum Cemil Meriç’in ifadesiyle, her biri insan idrakine giydirilen “deli gömleği” mesabesindeki izm’ler aynı kaynaktan doğmalarına rağmen, zaman zaman ve yer yer birbirleriyle de kıyasıya bir mücadeleye giriştiler.
Ve bu mücadelede üste çıkan taraf olmak için en çok başvurdukları yöntemlerden biri, dini ve dindarları kullanmak oldu.
Emperyalizmin, kapitalizmin, komünizmin, sosyalizmin, Kemalizmin... ve bunlar adına yapılan tasarrufların serencamı bunun çok sayıda ibretli örnekleriyle dolu. Ama çoğu da hedefe ulaştıktan sonra, ilk iş olarak, kendilerini oralara taşıyan dindarları ezerek tasfiye etmeye yöneldi.
Böylesi tuzaklara karşı son derece dikkatli olan Bediüzzaman, bu hassasiyetle hizmetini hiçbir hâkim cereyana alet ettirmedi. “Filancalarla irtibat kurup desteklerini alırsan, çok sınırlı ve dar bir çerçevede verdiğin bu hizmet çok daha büyük imkânlarla çok daha geniş çevrelere açılır” gibi telkinlere de asla iltifat etmedi, yüz vermedi.
Bu onurlu ve örnek tavrını, son derece zor şartlar ve ağır baskılar altında, sadece Allah’a güvenip dayanarak tek başına başlattığı Nur hizmetinin inkişaf sürecinde de korudu. Hiçbir saldırı ve fitnenin bu kervanı yolundan alıkoyamamasının sırlarından biri burada.