Üstad Bediüzzaman, Osmanlının son dönemindeki İkinci Meşrutiyet sürecinde, o günün aydınlarının Avrupa’daki fikir hareketlerinden etkilenerek gündeme getirdikleri hürriyet, adalet, eşitlik gibi kavram ve değerleri İslamî referanslarla yorumlarken, Asr-ı Saadet uygulamalarını da vurguladı.
Meşrutiyetin ilanından üç gün sonra irad ettiği Hürriyete hitap nutkundaki şu cümleler, bunun çok sayıda örneklerinden biri:
“Asr-ı Saadet olan sadr-ı evvelin (önceki dönemin) hürriyet ve adalet ve müsavatı (eşitliği), bahusus o zamanda delil-i kat’îdir ki, şeriat-ı garrâ (parlak Şeriat) müsavatı ve adaleti ve hakikî hürriyeti cemî revabıt ve levazımatıyla câmidir (bütün bağlantı ve gerekleriyle içine alır). İmam-ı Ömer (ra), İmam-ı Ali (ra) ve Selâhaddin-i Eyyubî â’sârı (dönemleri) bu müddeâya (iddiaya) delil-i alenîdir.” (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 75)
Üstad 1909’daki nutkundaki bu tesbiti Hz. Ömer (ra) üzerinden, 1952’de Gençlik Rehberi müdafaasında şöyle örneklendiriyor:
“Hazret-i Ömer (ra) hilafeti zamanında bir adi Hıristiyan ile mahkemede beraber muhakeme olmuşlar.” (Tarihçe-i Hayat, s.
Bu örneği İsmail Tezer 23 Mart Üstad özel sayımızdaki çıkan yazısında şöyle aktardı:
Hz. Ömer (ra) halifelik döneminde, bir Hıristiyandan pazarlık ederek bir at satın almış ve beğenmediği takdirde geri vereceğini söylemişti. Bu arada atı denemesi için bir biniciye vermişti. Ancak at, binici tarafından bir kazaya uğratılarak sakatlandı ve atta aksaklık meydana geldi. Hz. Ömer de (ra) atı almaktan vazgeçerek onu sahibine iade etmek istedi. Fakat atın sahibi razı olmadı.
Bunun üzerine Hz. Ömer (ra) satıcıya, “Aramızda hüküm verecek birini belirle” dedi.
Adam da Şüreyh’in aralarında hüküm vermesini istedi. Hadiseyi dinleyen Şüreyh şu hükmü verdi: “Ey Mü’minlerin Emiri, atı nasıl sağlam bir şekilde satın aldıysan, aynı şekilde sağlam olarak geri vermen gerekir.”
Şüreyh’in verdiği hüküm Hz. Ömer’in (ra) çok hoşuna gitti, “Hak ve adalet budur” diyerek memnuniyetini dile getirdi ve bu olaydan sonra Şüreyh’i Küfe kadılığına tayin etti.
Üstadın buradan çıkardığı prensip ise şu:
“Mahkeme hiçbir cereyana alet olamaz, hiçbir tarafgirlik içine giremez.” (Tarihçe, s. 668)