Baştan sona skandallarla dolu bir yılan hikâyesine dönen Kavala davasındaki serencamı Karar yazarı Yıldıray Oğur özetlemiş:
“Osman Kavala Gezi’den iki yıl önce beraat etmişti. Çıkacakken, bir ay önce tahliye edildiği darbeden tutuklandı, ama hukuken sorun çıktı. 10 gün sonra casusluktan tutuklandı. İki yıldır tutuklu yattığı casusluktan bugün beraat etti, iki yıl önce beraat ettiği Gezi’den müebbet aldı. Buna adalet deniyor.”
Kavala’yı daha önce beraat ettiği davada ağırlaştırılmış müebbet cezasına mahkûm eden mahkeme, evvelce beraat etmiş diğer sanıkların da 18’er yıl hapislerine hükmetti.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın karar duruşmasında Avukat Evren İşler bir mahkeme üyesinin 2018 seçimlerinde AKP’den milletvekili aday adayı olduğunu açıklayıp adaylığı sırasında Erdoğan’a yaptığı güzellemeleri okudu. Salondan şaşkınlık nidaları yükseldi. İşler, “Artık üye hakimin geçmişinden bize ne diyemeyiz” dedi.
Ve 1’e karşı 2 oyla alınan kararda, işte bu üye oyunu mahkûmiyet yönünde kullandı.
Buna mukabil, muhalif kalan üye ise karara şöyle şerh düştü: “Sanıkların, üzerlerine atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter her türlü kuşkudan uzak, somut, kesin ve inandırıcı başkaca delil de bulunmadığından beraatinin olması gerektiği görüşündeyim.”
Altan kardeşlerle Nazlı Ilıcak’a da ağırlaştırılmış müebbet cezaları verilmişti; ne oldu?!
Erdoğan “Yargıya güven yükseliyor!” derken, Gezi davasında verilen ve neresine dokunsanız tel tel dökülen bu skandal karar da yargı kayıtlarında yeni bir ayıp ve utanç vesikası olarak yerini aldı. Daha bu aşamada bir karşıoyla delinerek şimdiden defolu hale gelen bu kararın Yargıtay, AYM ve AİHM basamaklarına dahi ihtiyaç kalmadan istinaf aşamasında bozulması kuvvetle muhtemel.
Görünen o ki, içeride ve dışarıda tetiklediği yoğun tepkiler, hukuk tanımazlıktaki ısrarını inatla devam ettiren Saray iktidarının, korkutma ve yıldırma maksadıyla yaptığı hesabı tam tersine çevirerek hukuk ve demokrasi mücadelesini daha da kızıştıracak.
Ve bu mücadelede, Kavala’ya yaptıklarını onun “Soros ajanı” olmasıyla savunmaya kalkışan iktidarın, Soros’la ne kadar sıkı bir teşrik-i mesai içinde olduğu da sorgulanacak...