15-20 Temmuz OHAL sürecinde hedefteki şirketlere karşı kullanılan ve alışkanlık haline getirilip tek adam rejiminde siyasî operasyonların aracı yapılan kayyım darbelerinin sonuncusu Hakkari’de gerçekleştirildi.
31 Mart seçiminde halkın çoğunluğunun oylarıyla seçilen DEM Partili belediye başkanı, İçişleri Bakanlığının kararıyla görevden alınarak yerine kayyım olarak vali atandı.
Gerekçe, başkan hakkında “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla 2014’te açılan ve on senedir kesin sonuca bağlanmayıp ancak şimdi 19.5 yıl hapis cezası verilen, ama bu karara karşı istinaf ve Yargıtay aşamaları henüz açık olan bir dava ile, halen devam etmekte olan bir soruşturma.
Bunların hukukî geçerliliği ile ilgili tartışma bir yana, gerçekten görevden almayı haklı kılacak sebepler varsa bile, önceki benzer hallerde de sorulan şu sualler gündeme geldi:
Eğer bu iddialar doğru ve geçerli ise bu kişinin adaylığına niye müsaade ettiniz ve seçilmesine neden yol verdiniz? Görevden alma gerekçesi olarak ortaya konulan hususlar, seçildikten sonra mı aklınıza geldi?
Seçim öncesi adaylığına engel görülmeyen ve itiraz edilmeyen bir kişi seçimi açık arayla kazanıp başkan seçiliyor ve siz ondan sonra devreye girerek seçim sonucunu hükümsüz kılan bir operasyon gerçekleştiriyorsunuz.
Yaptığınız, millet iradesini hiçe sayıp boşa çıkaran bir tuzak ve provokasyon değil mi?
Keza bu tasarrufun, “siyasette yumuşama” söylemlerinin ardından gelmesi de yeni bir samimiyetsizlik örneği ve çelişki değil mi?
Şimdi Hakkari’de yapılan, 31 Mart’tan sonra Van’da İl Seçim Kurulu eliyle denenmişti. Ama kamuoyundan gelen güçlü tepki sonrasında bu teşebbüs YSK’dan döndü ve boşa çıktı.
Çok daha kuvvetli bir tepkinin Hakkari emrivakisine karşı da gösterilmesi gerekiyor.
Burada mesele DEM Parti’nin ötesinde, bir demokrasi ve hukuk meselesi. Seçme ve seçilme hakkı demokrasinin en temel esaslarından. Bunlara yönelik bir ihlal ve gasp, kime yapılırsa yapılsın, kabul edilemez.
Bugün DEM Partiyle devam eden siyasî hareketin 1991 seçiminde HEP olarak siyaset sahnesine çıkıp SHP ile ittifak yaparak Meclise girmesinden bu yana yaşananlar, hukuk dışı ve antidemokratik dayatmaların her zaman geri teptiğini gösteren örneklerle dolu.
Bu hareket o günden bugüne zaman içinde böylesine taban bulduysa en önemli sebebi bu dayatmaların yol açtığı toplum tepkisi.
Bu yorucu ve yıpratıcı kısır döngüden çıkmak ve kayyım darbelerine son vermek için de hukuk ve demokrasiye dönülmesi şart.