Enes Kara’nın yürek yakıcı intiharını cemaatlere yönelik yeni bir algı ve linç operasyonu için kullanma eksenindeki kampanyalar hız kesti ve yerini yeni gündemlere bırakıyor.
Ama konu kapanmadan bazı önemli hususları kayda geçirmekte fayda görüyoruz.
Bunlardan biri, bir okurun şu mesajında:
“Üniversite yakınındaki hastanenin âcil servisinde çalışan sağlıkçı arkadaşım ‘Her gün KYK yurduna bir intihar girişimi için gidiyoruz. Öğrencilerin kaldığı evlere de her gün çağrı üzerine gidiyoruz; ya uyuşturucu ya da aşırı alkol yüzünden’ diyor. Münferit bir hadise için türlü senaryolar üretilip tek taraflı yoğun suçlamalar yapılırken, böyle binlercesi görmezden geliniyor ve örtülüyor...”
İşin bir ciheti bu. Gerçekten devlet ve üniversite yurtlarında ve cemaatlerle ilgisi olmayan öğrenci evlerinde neler olup bittiğiyle ilgili olarak doğru ve sağlıklı bilgilere sahip miyiz? Oralarda herşey normal, yolunda ve sütliman mı? Keza okullar ne âlemde?
Bir diğer husus, işin cemaatlere bakan boyutunda. Cemaatlerin de genel duruşlarını, bilhassa siyasetle ilişkilerini, diğer hizmet gruplarına bakışlarını, kendi hizmetlerinin durumunu ve özellikle gençlerle iletişimlerinin kalitesini masaya yatırıp esaslı bir “check-up”tan geçirmeleri, mutlak bir zorunluluk.
Son dönemdeki siyasîleşme rüzgârının en azından bir kısım cemaat mensuplarını fanatizm boyutunda bir tarafgirlik ve ölçüsüzlüğe sürüklediği, ne yazık ki çok acı bir vakıa.
Hatay’da Enes’in taziye evinden çıkan bir cemaat mensubunun, uğradığı bir okurumuzla konuşurken, bu hazin olayı “Erdoğan’ı yeniden seçtirmemek için tezgâhlanmış bir komplo” olarak nitelemesi, böyle bir siyaset anlayışının insanı nerelere savurabildiğini gösteren çok çarpıcı ve ibretli bir örnek.
Bu ne çarpık bir bakış açısıdır!
Bu anlayışın münferit ve kişiye özel bir sapma halini yansıttığına ve diğer cemaat mensuplarının büyük çoğunluğu tarafından kesinlikle tasvip edilmediğine inanıyoruz.
Çünkü Risale-i Nur’daki Kur’anî prensip ve ölçüler böyle bir dengesizliğe izin vermez.
Üstad Bediüzzaman’a “Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım” dedirten böyle bir siyaset anlayışının Risale-i Nur’da yeri yok.
Nur cemaatlerinde de olamaz, olmamalı.