Erzurum’da İmamoğlu’na yapılan saldırı, daha önce Adıyaman’da Kılıçdaroğlu’na ve parti binalarıyla seçim bürolarına yapılan saldırıların bir devamı olarak, başından beri seçim güvenliği konusunda duyulan endişeleri haklı çıkaran yeni bir örnek oldu.
İmamoğlu’na yönelik provokasyon esnasında polisin sergilediği duyarsız tavır da.
Böylece, öteden beri uygulanagelen “seçim öncesi İçişleri dahil üç bakanın istifası” kuralının AKP iktidarınca yürürlükten kaldırılmasının bir neticesi daha görülmüş oldu.
Ve çok daha iyi anlaşıldı ki, güvenliği korumakla görevli ve sorumlu olan iktidarın bu tavrı, seçim güvenliği için en büyük tehdit.
Barışçı protesto eylemlerine ve basın açıklamalarına yerine göre cop ve biber gazıyla çullanan polis, seçim mitingine taşla saldıran çeteler karşısında istifini bile bozmuyor!
Muhalefeti “terör destekçiliği” ile suçlayan iktidar, çete terörüne açıktan arka çıkıyor!
Tek başına bu durum bile AKP iktidarının ülke için ne kadar tehlikeli bir “güvenlik tehdidi” haline geldiğini gözler önüne seriyor.
Ortağı Bahçeli’nin “mermili” tehditleri de.
Böyle bir ortamda işi daha da zorlaşan muhalefetin hem mitinglerine ve seçim çalışmalarına daha güçlü ve kararlı şekilde devam etmesi, hem de provokasyonları boşa çıkaracak akılcı bir strateji uygulaması gerekiyor.
İmamoğlu’nun provokasyon sırasında verdiği sağduyu mesajları, bu saldırılar için “Hedef seçim öncesi korkutmak ve gerginlik çıkarıp bizi birbirimize düşürmek” diyen Kılıçdaroğlu’nun yaptığı sükûnet çağrısı ve diğer muhalefet aktörlerinin sergiledikleri benzer yaklaşım bu çerçevede son derece önemli.
Bediüzzaman’ın ısrarla vurguladığı “müsbet hareket” prensibine tam tetabuk eden bu tavır, tahrik ve provokasyonlardan medet umar hale gelen iktidarın sorumsuzluğuna karşı seçim güvenliği için en büyük sigorta.
Seçime sayılı günler kala muhtemel başka tertip ve tezgahlar da bu tavırla boşa çıkar.
Seçim günü oylar kullanılır ve sonrasında sayım-tasnif yapılıp sonuçlar tutanaklara işlenirken, bütün bu süreçlerin olağanüstü bir dikkat ve teyakkuzla sonuna kadar takip altında tutulması da bir başka zorunluluk.
Hiçbir hile ve entrikaya fırsat verilmemeli ki, seçmen iradesine yeni gölgeler düşmesin ve sandıktan demokrasi zaferiyle çıkılabilsin.