Aşı bahsinde gelinen nokta bir taraftan “Kimseyi zorlamak istemiyoruz” denilirken, diğer taraftan şimdilik okullarda ve şehirlerarası seyahatlerde başlatılan “Ya aşı, ya PCR testi” dayatmasının, buna karşı çıkanlara yönelik psikolojik baskının adeta linç operasyonuna dönüştüğü bir aşamayı ifade ediyor.
Aşı olmayı kabul etmeyip virüs kaparak hastalananlardan vefat edenler “Aşıyı reddetti, öldü” haberleriyle manşete taşınıyor; ama bütün aşılarını olmalarına rağmen yine hastalanıp can verenlerden hiç bahsedilmiyor.
Çelişkili sonuçlar verebilen ve korona teşhisi için yeterli olmadığı doktorlar tarafından da kabul edilen PCR testi zorlamasıyla, aşı olmayan, ama hastalık belirtisi de göstermeyen herkes büyük sıkıntıya sokuluyor.
Bu durumdaki insanlar “potansiyel hastalık yayıcısı ve bulaştırıcısı” muamelesine maruz bırakılarak temel hakları gasp ediliyor.
Elbette ki sağlık hakkı da temel bir hak. Ve genel sağlığı korumaya yönelik tedbirleri almak, devletin en önemli görevlerinden biri.
Ama genel sağlığı koruma gerekçesiyle sağlıklı insanların eğitim, çalışma, seyahat gibi temel haklarının kısıtlanması olacak şey değil.
Zorunlu ve istisnaî hallerde ancak kanunla yapılabileceği anayasa hükmüne bağlanmış olan kısıtlamaların talimatla çıkarılan Bakanlık genelgeleriyle insanlara dayatılması da.
Bu durum diğer tüm uygulamalarında olduğu gibi burada da demokrasi ve hukuk ölçülerini hiçe saymayı alışkanlık edinerek iş gören tek adam rejiminin yeni bir “marifet”i.
Dayatmaya itiraz edenlerin maruz bırakıldığı ağır itham, hakaret ve aşağılamalar ise psikolojik terör boyutuna ulaşmış vaziyette.
Oysa Prof. Dr. Zekeriya Yerlikaya’nın PCR şartı için ifade ettiği gibi, “Bu uygulamaya gerek yok. Bu karar gözden geçirilmeli. Hastalık belirtisi gösterenler kendilerini bilir.”
Ve yine Yerlikaya’nın belirttiği üzere, elbette ki “Belirtilerde doktora gitmeyen, bile bile hasta haliyle işe gelmeye kalkan ve topluma karışanlar için caydırıcı tedbirler alınabilir.”
Ama bu tedbirlerin hasta olmayan, sağlıklı insanlara da dayatılması kabul edilemez.
Aynı şekilde, pandemi sürecindeki aşırı yoğunluğun yükü altında ezilip yorulan, bunalan ve üstüne üstlük hakları gasp edilen sağlık çalışanlarının maruz kaldığı mağduriyetler de.