Taksim Camii yılların özlemi. 12 Eylül olmasaydı, belki cami şimdiye kadar çoktan inşa edilmişti. Zira ihtilalcilerin devirdiği AP hükümeti cami için bir kararname çıkarmıştı ve uygulamaya hazırlanıyordu.
Ama ihtilal, pek çok hayırlı gelişme gibi bu projenin de önünü kesti. Nitekim geçen sene Kenan Evren “Taksim Camiini biz reddettik” diye açıkça söyledi.
Taksim Camii bir partinin değil, bütün milletin özlemidir. Gerçekleştiği takdirde yine milletimizin, hattâ bütün İslam âleminin ortak malı ve eseri olacaktır.
Cami inşası ile ilgili kararın altında sadece RP’lilerin değil, başta DYP olmak üzere diğer partilere mensup Belediye Meclisi üyelerinin de imzası vardır.
Bu itibarla, meseleye tek başına sahiplenme havası veren, üstelik “Bu caminin inşası ile İstanbul’un fethini tamamlamış olacağız” gibi abartılı ve kışkırtıcı beyanlarda bulunan tavrın tasvibi mümkün değildir.
***
Bu satırları, yaklaşık çeyrek asır önce, 31 Ocak 1997 tarihli Yeni Asya’da yayınlanan bir yazımızdan aktardık.
O tarihte iktidarda, merhum Erbakan’ın başbakanı olduğu RP-DYP hükümeti vardı.
Ve Türkiye, bir ay geçmeden, o Şubat’ın 28’inde toplanacak MGK’da alınacak kararlarla patlak verecek olan 28 Şubat krizinin ayak seslerinin işitildiği bir ortamdaydı.
Taksim Camii’nin, “Oraya cami yaptırmayız” diye direten laikçi-Kemalist kanatla, bu camiyi bir gövde gösterisinin aracı haline getiren RP cenahı arasındaki gerilim ve sürtüşmeye kurban edilmesi de bu ortamda oldu.
28 Şubat bu projeyi gündemden düşürdü ve senelerce gecikmesine sebep oldu. AKP iktidarının 19 yılı da bu gecikmeye eklendi.
Sonunda nihayet cami açıldı; ama tek adam rejimiyle tırmanarak devam eden antidemok- ratik ve hukuksuz uygulamaların; çete polemiklerinin; gerilim ve istismar siyasetlerinin; ötekileştirici ve kutuplaştırıcı nefret ve tehdit söylemlerinin gölgesinde...
Demokrat misyonun önü kesilmemiş; bu konuyu da siyaset malzemesi yapmadan, inatlaşma ve polemiklere kurban ettirmeden gerçekleştirmeyi esas alan stratejisi sekteye uğratılmamış olsaydı böyle olur muydu?