Ayasofya’nın tekrar cami olarak ibadete açıldığı günün ertesinde köşemizde Viyana’da bir kilisede görev yapan Katolik Rahip Martin Rupprecht’in mesajını aktarmıştık.
Avusturya’daki Türklere hitaben Türkçe yazdığı mesajında şöyle diyordu Rupprecht:
“Tarihteki Hıristiyan-Müslüman çatışmasını çok iyi biliyorum. Ama yine de Allah’ın bizi bir arada nasıl yaşayabildiğimizi görmek için imtihan ettiğine içtenlikle inanıyorum.
“Yüce Kur’an’da şöyle diyor: ‘Herkesin yüzünü ona doğru çevirdiği bir yönü vardır. Öyleyse hayırlarda yarışın. Nerede olursanız olun, Allah sizin hepinizi bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah herşeye kàdirdir.’ (2/148)
“Kur’an’da her sûre merhamet ve rahmet çağrısı olan besmele ile başlar. İslam, isminden de anlaşılacağı üzere barış dinidir. Bunun nasıl olduğunu onun Peygamberi gayri müslimlerle bir arada yaşayarak gösterdi. Sizin de Ayasofya’da barış için, Müslüman ve Hıristiyanların bir arada barış içinde yaşamalarına dua etmenizi rica ediyorum.” (25.7.20)
Rahip Rupprecht geçtiğimiz Mevlid Kandili vesilesiyle kaleme aldığı yeni yazısında son dönemde Avrupa’da yeniden tırmanan İslamofobiye ve tetiklediği tepkilere değindi.
Vatikan Konsülünün 55 yıl önce aldığı tarihî karardaki “Her ne kadar geçmiş yüzyıllarda Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında çeşitli münakaşalar ve düşmanlıklar meydana gelmişse de; kutsal kurul herkesi, geçmişi bir kenara bırakmaya, karşılıklı anlayışı geliştirmeye çalışmaya davet ve hep birlikte sosyal adaleti, ahlâkî faziletleri, barışı ve tüm insanların özgürlüğünü korumak ve teşvik etmek konusunda ikaz etmektedir“ ifadesini aktaran Rupprecht, bugün için şu çağrıyı yapıyor:
“Karşılıklı hakaretleri bertaraf etmek için ne yapabiliriz? İbadet, konuşma, eğitim.... Başkasının kutsalını bilmemiz lâzım. İhtilaflar kaba kuvvetle çözülemez. Abdest alacağı kaptan su içen kediyi rahatsız etmeyip gitmesini bekleyen İslam Peygamberinin tavrı, ihtiyacımız olan hassasiyete şahitlik ediyor.”
Viyana’yı vuran IŞİD terörünün hemen ertesinde Yeni Asya’nın manşetine konu olan bu mesajlar (4.11.20), Üstad Bediüzzaman’ın gerekliliğine vurgu yaptığı Müslüman-Hıristiyan ittifakı bağlamında da yerini buluyor.
Terör de, İslamofobi de bu ittifakla aşılır.