Malûm davanın üçüncü duruşmasında verilen mahkûmiyetleri değerlendirdiğimiz scope yayınımızda “Çok tartışmalı ve vicdanlarda da makes bulmayan bir karar” diye yorumladığımız karar hakkında şu tesbit ve görüşleri dile getirdik:
“Biz bu davada üç duruşmaya girdik, 2 Mayıs, 24 Eylül ve son olarak 23 Ocak. Her üç duruşmada da farklı heyetlerle ve farklı başkanlarla muhatap olduk.
“Yargıtay eski Başkanlarından Sami Selçuk’un çok sıklıkla ve altını çizerek vurguladığı birşey var: Devam eden davalarda heyet değiştirilmez. Bu hukukun, hele ceza hukukunun temel prensibidir.
“Maalesef içinden geçtiğimiz süreçte bu kural da hiçe sayılarak, hem bizim davamızda, hem benzer birçok davada defaatle heyetler değiştiriliyor. Bir heyetin, önündeki dosyaya vâkıf olabilmesi için süreklilik arz etmesi lâzım. Her duruşmada değişen heyetler o dosyanın detaylarına, teferruatına ve inceliklerine nasıl vâkıf olacak? Oradan nasıl adalet çıkacak?
“Türkiye’nin yargı noktasında yaşadığı sıkıntılar malûm. Bunları hep konuşuyoruz, yazıyoruz, tartışıyoruz. Geçen günlerde gündeme gelen ve yankıları hâlâ devam eden bir tartışmayı hatırlayalım.
“Bir generalle ilgili olarak istinaf mahkemesinin tahliye kararı üzerine yine kıyamet koptu, en son Cumhurbaşkanı konuştu ve dedi ki: Gerekli talimatları verdik.
“Şimdi, yargının gündeminde olan ve ancak yargının sonuçlandırabileceği bir davada başka birisinin, kim olursa olsun karar belirtmesi, tercih belirtmesi, hele hele talimattan söz etmesi bir defa anayasanın 138. maddesindeki düzenlemeye terstir.
Oradaki âmir hüküm şudur:
“Hiçbir merci, hiçbir makam mahkemelere talimat veremez. Tavsiye ve telkinde bulunamaz. Anayasanın âmir hükmüdür bu. Bütün uluslararası hukuk belgelerinde de, Avrupa Birliği belgelerinde de yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının en temel gereklerinden ve şartlarından biridir.
“Maalesef Türkiye en tepe noktadan başlayarak, bu ilkenin de ihlâl edildiği çok vahim bir süreci yaşıyor. Böyle bir ortamda bizim davada böyle bir kararın çıkmış olmasına da çok şaşırmamak lâzım.”
Baskı altındaki yargıyla adalet olur mu?