İslam’da Allah’a ve Hz Peygamber’e (asm) itaatten sonra ana-babaya itaat gelir. Niye? Çünkü annelerimiz ve babalarımız varlık sebebimizdir. Maddi ve manevi hayatımızı inşa eden kişilerdir. Özellikle anne yüreği ve kucağı, çocuk terbiyesinin yapıldığı muhteşem bir dershane sayılmalıdır.
Bu konuda Üstad Bediüzzaman şunları söylüyor: “Seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve manevi derslerdir ki, fıtratımda, maddi vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş.” (24. Lem’a, 1. Nükte)
Bundan anlamalıyız ki aile yuvaları, çocukların geleceğini şekillendiren ilk eğitim müessesesidir. Dolayısıyla annelerin ve babaların, evlâtları üzerindeki hakları sayılamayacak kadar çoktur.
Onun için Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de yalnız kendisine kulluk etmemizi ve anne-babamıza iyilik yapmamızı şu şekilde belirtmiştir: “Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlılık çağına erişirlerse sakın onlara ‘Öf!’ bile deme, onları azarlama, onlara gönül alıcı tatlı ve güzel söz söyle! (İsrâ / 23. ayet)
Bu ayette anne-babaya itaati emrediyor ama başka bir ayette, hangi durumlarda itaat edilmeyeceğini de bildiriyor: “…eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi körü körüne bana ortak koşmaya zorlayacak olurlarsa, onlara sakın itaat etme!” (Ankebût / 8. ayet)
Bu şekilde bilgi verdikten sonra da Cenab-ı Hakk (cc), şunları tavsiye ediyor: “En içten tevazu ve merhamet duygularıyla onlara kol kanat ger ve haklarında: ‘Rabbim! Nasıl onlar beni küçüklüğümde şefkat ve sevgiyle terbiye edip yetiştirdilerse, sen de onlara öyle merhamet eyle’ diye dua et!” (İsrâ / 24. ayet)
Üstad Bediüzzaman da bu konuda 21. Mektup’ta şöyle diyor. “Evet, dünyada en yüksek hakikat, peder ve validelerin evlâtlarına karşı şefkatleridir. Ve en âlî hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır. Çünkü onlar, hayatlarını, kemâl-i lezzetle evlâtlarının hayatı için feda edip sarf ediyorlar. Öyle ise, insaniyeti sukut etmemiş ve canavara inkılâp etmemiş her bir veled, o muhterem, sadık, fedakâr dostlara hâlisâne hürmet ve samimâne hizmet ve rızalarını tahsil ve kalblerini hoşnut etmektir. Amca ve hala, peder hükmündedir; teyze ve dayı, ana hükmündedir.”
Biz de bunlara göre şöyle bir duamızla yazımızı bitirelim; “Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeyi ve seni hoşnut kılacak sâlih ameller işlemeyi bana nasip et. Soyumdan gelenleri de sâlih insanlar yap. Tevbe edip senin kapına döndüm ve ben tam bir teslimiyetle sana boyun eğenlerdenim.” (Ahkaf / 15. ayet)