Uzunca bir seyr û sefer
Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail'e karşı kazandığı Çaldıran Zaferiyle neticelenecek olan sefer için, 20 Mart 1514’te ordusunun başında Edirne'den Şark’a doğru yola çıktı.
Bu uzun seyr û sefer esnasında, Sultan Selim'in iki önemli hususiyeti ortaya çıktı: Biri, sabır ve tahammül gücü; diğeri ise harp sanatındaki dehâsı.
Ordusunun başında 20 Mart günü Edirne'den hareket eden Sultan Selim'in savaş meydanı olan Çaldıran Ovasına varışı, ancak Ağustos ayı ortalarında mümkün olabildi.
Savaşın yaşandığı gün ise, 23 Ağustos. Bu demektir ki, zaferle neticelenen o meşakkatli seyr û sefer, tam 156 gün sürmüş.
Sefer esnasındaki meşakkat ve sabırlı bekleyişler, zaman zaman askeri isyan noktasına dahi getirmiş. Ancak, Sultan Selim bunların da üstesinden gelerek vaziyete hâkim olmuş ve yoluna devam etmiştir.
* * *
Çaldıran'da zafer kazanan Sultan Selim, hemen dönmez ve Tebriz'e kadar gider. Burayı da aldıktan sonra, bölgede Osmanlı hâkimiyetini tam sağlayıncaya kadar orada kalır.
Sultan Selim'in İran seferinden İstanbul'a dönüş tarihi 11 Temmuz 1515'tir. Bu tarih ile Edirne'den hareket günü arasında ise, toplam 477 gün var.
Muzaffer Padişah Sultan Selim'in, Üsküdar'dan Topkapı'ya gece sessizliğinde geçtiği rivâyet edilir. Sebebi, şaşaalı bir karşılanma merasiminin yapılmasını istememesi.
Sömürgecilikten yarı hürriyete
Yaklaşık 75 sene müddetle Fransız sömürgesi altında yaşayan Müslüman Tunus halkı, kısmen de olsa 20 Mart 1956’da hürriyet ve istiklâline kavuşmuş oldu.
Bu tarihe kadar Fransızların sömürge valileri ve "Yüksek Komiserler”i tarafından yönetilen Tunus, 20 Mart 1956'dan 1987'ye kadar da Habib Burgiba'nın diktası altında inledi.
1987'den sonra ise, diktatörya el değiştirdi ve yönetimin başına bir başka müstebid geldi.
Bu yarım asırlık diktaya rağmen, Tunus halkı yine de sömürge olmaktan kurtulmanın ayrı sevincini yaşıyor.
Tunus’un kısa tarihçesi
1574'te Osmanlı hâkimiyeti altına giren Tunus, 1881'e kadar bir eyalet statüsünde kaldı. Bu tarihten sonra Fransızların sömürgesi oldu. II. Dünya Savaşı yıllarında bağımsızlık eğilimleri hissedilmeye başlandı.
Savaştan sonra, hürriyet ve istiklâl heyecanı daha da yükseldi.
Bu heyecan dalgasına daha fazla direnemeyeceğini fark eden Fransa, bu kez bir başka manevra yaparak, Burgiba'nın yönetime getirilmesi halinde Tunus'tan çekileceğini ilân etti.
Neticede, bu noktada Tunus halkı ile Fransızlar arasında bir mutabakat sağlanarak, alenî sömürgeciliğe son verilmiş oldu.
* * *
Başlangıçta, Tunus halkının millî ve manevî değerleriyle barışık gibi görünen Burgiba, idareye hâkim olduktan sonra, aniden tavır değiştirdi ve Fransız yanlısı politik uygulamalara yöneldi.
Burgiba, bununla da yetinmeyerek, yeni yönetimden rahatsız olan halk ekseriyetine karşı uyguladığı baskı ve zulüm politikalarını şiddetlendirmeye başladı.
Yaklaşık 20 yıl müddetle kendi halkına adeta kan kusturan ve sayısız insanın ölümüne sebebiyet veren Burgiba, 7 Kasım 1987'de yapılan bir darbe sonucu iktidardan uzaklaştırıldı.
Tunus'un başına, bu kez Zeynelabidin bin Ali geçti. Başlangıçta o da iyi görünmesine rağmen, sonradan baskıcı, zalimane politikalara meyletti.
Halen, M. El-Mezukî’nin Cumhurbaşkanlığı görevini sürdürdüğü Tunus'ta, Başbakanlık makamında ise, Mehdi Cuma bulunuyor.
* * *
Bugünkü nüfusu 11 milyon civarında olan Tunus halkının yüzde 99'u Müslüman.
Bir kısmının Berberî asıllı olduğu halkın çoğunluğu Araplardan müteşekkil. Geri kalan kısmını ise, Hıristiyan ve Yahudi yerliler ile Fransız ve İtalyan ecnebiler teşkil ediyor.
Yönetim şekli Cumhuriyet, resmî dil Arapça, hükümet merkezi ise Tunus.
Ülkede sınırlı bir demokrasiden söz etmek mümkün. Zira, tek parti sistemi halen ağır basmakta ve göstermelik durumdaki muhalefet partisine eşitlik prensibine dayalı bir serbestlik imkânı tanınmamakta.
KISA KISA
1781: Uranüs Gezegeninin keşfi.
1945: Romancı H. Ziya Uşaklıgil öldü.
1945: Adana’da deprem.
1966: Millî Türk Talebe Birliği, İstanbul’da “komünizmi tel’in” mîtingi yaptı.
1988: Devam eden İran-Irak savaşında, Irak, Harg Adası’nda bulunan İran’a ait petrol istasyonuna füze ve bombalarla saldırdı. Adaya yanaşan iki tanker yanarken, saldırı sonucu 54 kişi öldü.
1996: İngiliz ilim adamları, yeni ve öldürücü bir beyin hastalığına karşı dünyayı uyardı. “Deli dana” hastalığı olarak isimlendirilen ve büyükbaş hayvanlarda görülen öldürücü hastalığın insanlara da bulaşıp bulaşmayacağı bilim çevrelerinde tartışılmaya başlandı.
@salihoglulatif’ten
Fikrini yanlış bulduğun insanı gözden çıkarma.
Ondan ümidimi kesme. Mümkünse, taşıdığı yanlış fikri Cehenneme, o insanı ise Cennete
göndermeye çalış.