"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Din düşmanları ve “sâdık ahmak”lar

M. Latif SALİHOĞLU
15 Mart 2023, Çarşamba
Dünyanın başka merkezlerinde olduğu gibi, İslâm memleketi olan bu vatanda da dine muarız, İslâma düşman olan kimseler var.

Ellerinde gelse, Müslümanı da, İslâmiyeti de silip yok etmek isterler. Ama, dinin sahibi olan Allah, onlara bu imkânı-fırsatı vermediği gibi, Müslümanlar da, harbî düşmana karşı kenetlenerek muhtemel zararı asgariye indirmeye çalışırlar.

Öte yandan, dinde samimi olduğu halde dine ve dindarlara büyük zarar veren “sâdık ahmak” unvanına lâyık kimseler var. İşte, bu tip kimselerin vermiş olduğu zarar ve tahribat, ne yazık ki din düşmanlarının zararından, tahribatından çok daha büyük oluyor.

Bu konuyu ihtiyaç hissettiğimiz dönemlerde mükerrer olarak işledik, işliyoruz. İnşallah istifadeye medar olacağı kanaatiyle, aynı konuya dair bazı analizleri dikkat nazarlarına bir kez daha takdim ediyoruz.

*

Evet, ana başlıkta gördüğünüz “sadîk ahmak” tâbiri Üstad Bediüzzaman’a ait. Bu orijinal tabiri, bilhassa Münâzarât ve Muhakemât isimli eserlerinde zikretmiş.

Bu tabirle kast edilen kimseler, “dinde sâdık, fakat aklî muhakemede noksan” tiplerdir.

İşte, bu tip kimselerin yüzünden, maalesef dine ve dindarlara çok büyük zararlar geliyor. Nitekim, Muhakemât, Yedinci Mukaddeme’nin sonunda zikredilen o “sadîk-ı ahmak” kimselerin, gerçekte “adüvvü’d-din”den daha muzır olduğu açıkça ifade ediliyor. Yani, o makalede “dinde sadık ve samimi” olduğu halde, ahmakça davranan kimselerin, din düşmanlarından daha zararlı olduğu hususu açık bir dille nazara veriliyor.

Malum olduğu üzere, aynı hususla ilgili olarak şöyle bir deyim de var: “Ahmak dost, düşman kadar zarar verir.

*

“Sâdık ahmaklar”ın en büyük bir zararı, dinde olmayan bir şeyi sanki varmış gibi göstermeleriyle başlıyor. Bir diğer sakatlıkları, dinin terazisini, şeriatın mizânını bozacak derecede mübâlağa yapmaları ve aldatmak için dümen çevirmeleridir.

Bu tür kimselerin tahribatına dikkat çeken Bediüzzaman Hazretleri, ilgili bahiste şunları beyan ediyor: “Dikkat olunsun ki: Böyle mücâzifler (cerbeze ile aldatanlar), nasihat ettikleri vakitte, nazar-ı hakikatte çirkin oluyorlar! ….Ey herif! O sözlerinde şeriata adâvet ediyorsun. Faraza sadîk olsan, sadîk-ı ahmak olursun. Adüvvü’d-dînden daha muzırsın.”

Demek ki, şeriatın ölçü ve sınırlarını zorlayacak, yahut haddi aşıp taşacak şekilde konuşmak, propaganda yapmak veya nasihatta bulunmak, hakikaten bir kimseyi din düşmanından daha muzır, daha tehlikeli bir duruma getirebiliyor. Aynen, siyaset uğruna şu günlerde görüldüğü gibi.

Günün Tarihi: 15 Mart 1920

İstanbul’u işgal etme hazırlığı

İstanbul’daki İngiltere, Fransa ve İtalya’nın dahil olduğu Müttefik Yüksek Komiserliği, 15 Mart 1920’de toplanarak aşağıdaki kararları aldı:

1. İstanbul, yarın (16 Mart) sabahın erken saatlerinden itibaren fiilen işgal edilecek.

2. Müttefik askerî makamları tarafından, işgalin gerektirdiği bütün tedbirler alınacak.

3. Harbiye ve Bahriye Nezaretleri’nin işgali ile her türlü haberleşme kontrol altına alınacak.

4. Posta, telgraf, telefon idaresi, Hükûmet ile Meclis’in faaliyeti kontrol altında tutulacak.

Bu gaddarane plân, ne yazık ki 16 günü aynen tatbik sahasına konuldu. Bu şerden çıkan hayır ise, bir ay kadar sonra Anadolu’da (Ankara’da) kurulan Büyük Millet Meclisi oldu.

Okunma Sayısı: 2801
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı