Okullar bugün itibariyle uzun tatile giriyor. Hemen ardından Kurban Bayramı başlıyor. Nereden bakılırsa bakılsın, önümüzdeki günler, hemen herkes için yılın yeni bir dönemine giriş anlamına geliyor.
Bu dönemin bizim için önemli, en manidar tarafı, eline kitap-risâle alarak bunları doyasıya okumak için zaman ve mekân şartlarının hazır hale gelmesi, yahut getirilmesi çabasıdır.
*
Yakında başlayacak olan kitap-risâle okuma programlarında verimi yükseltmek adına neler yapılabilir. Bu yazı, bilhassa meselenin bu yönüyle ilgili…
Okuma programlarında “kitap” liste başıdır. Adı üstünde, olmazsa olmaz şahların başında “kitap okumak” geliyor.
Ardından, yazının başlığında da sıralandığı gibi, okuma seansları döneminde “yemek meselesi”nin de ciddi şekilde formülize edilmesi geliyor. Devamında gelen sohbet, teneffüs, tefekkür vakti gibi hususlar ise, programın fıtrî seyri içinde uygulanabilecek olan ekstrem zenginliklerdir.
Şimdi, okuma seanslerini daha verimli, daha feyizli-bereketli kılmak için, sıralamış olduğumuz hususlara dair detay bilgilere geçelim.
*
Kitap okumanın liste başı olduğu “okuma programları”nda, elbetteki sohbet-seminer bölümleri de olabilir. Ama, bunu dozajına dikkat edilmesi gerekiyor. Bilhassa, dâvete icabeten gelen misafir(ler)in belirlenen sınırlar içinde kalması önem taşıyor. Kısaca, arada bir icra edilecek olan seminerler, esas olan okuma programını gölgede bırakacak derecede vakit almamasına dikkat edilmesi icap ediyor.
Misafir odaklı ders, sohbet ve sorulu–cevaplı diyaloglar da, şüphesiz faydadan hali değildir. Ancak, bunlar başka zamanlarda da uygulanabilir hizmetler cümlesine girer. Dolayısıyla, okuma programlarında “okuma seansları” esas alınmalı, bunun dışındaki faaliyet ve meşguliyetlere tâli derecede yer verilmeli.
*
Toplu halde okuma programlarının yapıldığı yerlerde, şüphesiz tertip, temizlik, iaşe–ibate hizmetleri de büyük önem taşıyor.
Her katılımcı bir nevi birer izci de olması hasebiyle, kullandıkları alanlarda uyum, tertip ve düzenlilik hususuna da iyi derecede dikkat edilmesi lâzım geliyor. Zira, bunun tersi durumu olan dağınıklık, düzensizlik, özensizlik, uyumsuzluk, okunan kudsî hakikatlerle bağdaşmıyor.
*
Söz konusu programlarda, hiç şüphesiz yiyecek–içecek meselesinde de, haram olan israfa girmekten şiddetle kaçınılması gerekiyor.
En başta mideyi öğütme makinasına çevirmekten, yani işkembeye işkence çektirmekten mutlaka imtina edilmeli. Zira, mide şiştikçe, kafa boşalmaya başlıyor.
Kaldı ki, okunan imanî-Kurânî hakikatler, bize “âzami iktisat” dersini veriyor. Nefse hakimiyet ve irade terbiyesi ne derece kuvvetlenirse, okunan hakikatlerin anlaşılması da o nisbette kolay olur. Kezâ, mütalâa edilen bahislerin sağladığı feyiz ve bereket de aynı nisbette yüksek olur.
Bütün bu hususları dikkate alarak, iki öğünlü bir hayata kanaat ile tâlim etmek lâzım. Aksi halde, ipin ucu kaçabilir.
Dolayısıyla, bizi israfa alıştıran her türlü Süfyanî hayat tarzından uzak durmalı. Kısacası, nefse eziyet edercesine aç kalınmamalı; ama, nefsi şımartacak derecede mideyi de serbest bırakmamalı.
*
Temizlik ve taharet konusu ise, herkes için mutlak sûrette uyulması gereken hususları ihtiva ediyor.
Şu meâldeki Hadis–i Şerif, bize bu meselenin ehemmiyeti hakkında yeterince dersler veriyor olmalı: “Kabir azabının en mühim bir sebebi, temizliğe, tahârete dikkat etmemektir; necasete bulaşmak veya bulaştırmaktır.”
Taharet ve temizliğe dikkat edilmemesi halinde, alınan abdeste, kılınan namaza ve yapılan sâir ibadetlere de halel gelebilir. Berzahta yaşanacak azaplar da cabası…
Söz konusu okuma programlarında istifade ve istifazası ziyade olanlara ne mutlu.