Yakın tarihte yaşanmış iki mühim savaş var. Kore Savaşı ile İran-Irat Savaşı. Her ikisi de bölge ve dünya devletlerini yakından ilgilendiren bu savaşların ortak özelliği, birinin başlangıç, diğerinin ise bitiş tarihinin 27 Temmuz gününe denk gelmesin.
Günün tarihi itibariyle, şimdi bu iki hadiseye biraz daha yakından bakmaya çalışalım.
*
Yaklaşık üç yıl süren Kore Savaşı 27 Temmuz 1953’te sona ermiş oldu.
Daha evvel başlayan sınır çatışmaları neticesi, 25 Haziran 1950’de Kuzey Kore ordusu, 38. paraleli geçerek Güney Kore topraklarına girdi ve burayı işgal ve istilâya başladı.
Birleşmiş Milletler Teşkilâtı (BM), bu istilâ sebebiyle âcil olarak harekete geçti ve konuyu enine boyuna görüşmeye başladı.Neticede, üye devletlerin iştiraki ile meydana gelecek bir silâhlı gücün derhal Güney Kore’nin yardımına gönderilmesine karar verildi.
Hemen bütün dünyanın ilgisi çeken ve yaklaşık üç sene devam eden Kore Savaşı, muhtelif ülkelerden pek çok insanın hayatına mal oldu.
BM’ye bağlı koalisyon güçlerden 450 bin, komünist Kuzey Kore tarafından da 1.5 milyon olmak üzere yaklaşık iki milyon insan bu savaşta öldü. 17 Ekim 1950 tarihinde 5090 kişilik bir kuvvetle bu çetin savaşa katılan Müslüman Türk ordusu da 900 kadar Mehmetçiği Kore’de şehit verdi.
Kore’de barışın kâmil mânâda sağlandığı yine de söylenemez. İki taraf arasındaki gerginlik günümüze kadar da devam edip geldi. Bu gerilim, Kuzey Kore’nin saldırgan politikaları sebebiyle zaman zaman sıcak çatışmaya dönüşebiliyor.
Manasız İran-Irak Savaşı
8 yıl boyunca adeta bir kördüğüm şeklinde sürüp giden mânâsız İran-Irak Savaşı 27 Temmuz 1980 tarihi itibariyle resmen ilân edilmiş oldu.
Fiilî savaş hali, Eylül ayı ortalarında patlak verdi. Ancak, savaşın artık kaçınılmaz hale geldiği Temmuz ayının ortalarından itibaren fark edilmeye başladı.
Perde arkasında başka türlü hesapların yapıldığı ve dolapların çevrildiği İran-Irak savaşı, bir yönüyle de diktadrör Saddam Hüseyin ile dinî lider Ayetüllah Humeyni’nin bilek güreşine döndü.
Dünyadaki silâh imalatçıları ile tüccarları bu savaştan büyük paralar kazanırken, iki Müslüman ülkenin yaklaşık bir milyon insanı bu mânâsız savaşta canından oldu.
İki ülkede de çok büyük göçlere, kaçışlara, ilticalara, kasdî- gayrı kasdî yaralanmalara ve çok ağır yıkımlara yol açan bu savaş, sekiz yol sonra galibi olmadan sonlandırıldı.
Ne var ki, bu hadiseden sonra bölgede durulma, sükûnet hemen hiç yaşanmadı. Kaotik atmosfer, o gün bugündür kesintisiz devam edip gidiyor.
Arada, Halepçe katliâmı, Kuveyt Saldırısı Birinci ve İkinci Körfez Savaşı ile Irak’ın bölünüp parçalanması hadiseleri yaşana geldi.
İran, iç ve dış siyaseti itibariyle hâlâ umumi kabul ve istikrarını bulmazken, Irak’ın durumu çok daha feci bir vaziyet teşkil ediyor.
Velhâsıl, ecnebilerin müdahalesi ile İslâm toplumlarının maddi-manevi yönden kazanacağı hiçbir şey yoktur; hiç olmamış ve olmayacak demektir.