"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Manastır’da yakılan hürriyet meşâlesi (3)

M. Latif SALİHOĞLU
24 Temmuz 2020, Cuma
Hakikat-i hâlde Temmuz 1908’de ilân edilen şey, meşrûtiyetten ziyade hürriyettir.

Zira, Meşrûtiyet, zaten 1876’dan beri vardı ve sadece askıya alınmış durumdaydı. Dolayısıyla, 23 Temmuz günü Manastır’da ilân edilen şeyin adı “hürriyet” idi ve Niyazi ile Enver Beyler de “kahraman-ı hürriyet” sıfatıyla alkışlanıyorlardı. 

Üstelik, bu tarih resmî cihetten de “Hürriyet Bayramı” günü olarak kabul edildi. Öyle ki, tâ 1935 yılına kadar bile her 23 Temmuz günü “Hürriyet Bayramı” şeklinde anılmaya-kutlanmaya devam etti. 

1908’de hürriyetin ilânını müteakip, Kànun-i Esâsî (Anayasa) tekrar yürürlüğe kondu; ardından, Mebûsan ile Âyân Meclisleri yeniden teşkil edilerek, meşrûtiyetin ikinci faslına geçilmiş oldu. 

Bu faslın ömrü de, ne yazık ki diğeri gibi kısa sürdü. Daha birinci senesini doldurmayan yeni meşrûtiyet, yine “meşrûtiyet adına” adeta hançerlenerek katledildi. Tetikçi olarak kullanılanlar, Selânik Ordusu da denilen bozguncu Hareket Ordusu’nun içindeki cânilerdi. Azmettirici asıl katil ise, Jön Türklerin ve İttihatçıların içine sızıp sinsice faaliyet yürüten gayr-ı Türk, gayr-ı müslim komitacı ruhlu heriflerdi. 

Hariçten de kuvvet alan bu şer ittifakı, hürriyet ve meşrûtiyeti bu millete çok gördüler; serpilip boy vermesinden de ürktüler. Yegâne çare olarak bu sistemi boğazlayarak katletmeyi bildiler ve nitekim onu yaptılar. 

Böylelikle, Mutlakıyet devrinin hafif istibdadı, meşrûtiyette yerini tam hürriyet yerine daha şedit bir istibdada terk etti. Cumhuriyet devrinde ise “mutlak istibdat”a dönüşen rejim, ancak 1950’de bir derece nefes alabildi.

Neyse ki, çıkmayan candan ümit kesilmez: 1908’de ancak 10 ay hürriyet havası teneffüs eden meşrûtiyet, 1950’de ise 10 yıllık bir hürriyet devresi yaşandı. 

Yaklaşık yüz elli yıldır düşe kalka giden Türkiye’nin demokrasi mücadelesi, ümit ediyoruz ki, önümüzdeki dönemde daha parlak bir sûrette şahlanarak istikbâle müteveccihen yoluna devam edecek.

***


“Hürriyet kahramanı” Enver ve Niyazi Beyleri tasvir eden bir poster.

Diğer İttihatçı komitacıların gaye ve niyeti bir tarafa, Temmuz 1908’lerde inisiyatifi elde tutan Niyazi ve Enver Beylerin hedef-i maksadı, tamamıyla hürriyet ortamını vücuda getirmek ve meşrûtiyetin ilânını sağlamaktan ibarettir.

Zahirde Padişah’a isyan ediyorlar gibi görünmekle beraber, işin aslı bu değildir. Nitekim, 24 Temmuz’da Meşrûtiyetin yeniden ilân edilmesiyle birlikte, bu kahraman şahsiyetler Sultan Abdülhamid’e muhalefeti bırakmış ve onun emri altına girmişlerdir.

Eğer asıl maksatları Sultan’ı devirmek olsaydı, hareketleri başka türlü olurdu. (Padişahın devrilmesiyle neticelenen 1909 Nisan’ındaki Hareket Ordusu’nun inisiyatifi bu gibi subayların elinde değildi. Komuta kademesinde çoğu dönme olan Selânikli subaylar vardı.)

***

Hürriyet ve meşrûtiyetin 1908 Temmuz’unda ilânı, her ne kadar fazla kan dökülmeden gerçekleşmesi mümkün oldu ise de, bu muzafferiyetin sağlanması hiç de kolay olmadı. Bu uğurda uzun yıllara dayanan şânlı bir mücadele süreci var. Namık Kemâl, 1888’de vefat etmiş olmasına rağmen, hemen bütün ömrünü bu yolda vermiş olduğu gayretli hizmetlerle geçti. 

Dolayısıyla, bu büyük dâvânın fikrî/siyasî arka planında Namık Kemâl ve arkadaşlarının geldiğini unutmamak gerek. 

1900’lü yılların ilk başlarında ise, hürriyet ve meşrûtiyet hareketini askeriyede Enver ve Niyazi Beyler, içtimaî sahada Mizancı Murad ve Prens Sabahaddin Beyler ile ilmî cenahta Bediüzzaman Said Nursî’nin lâyıkıyla temsil ettiğini görmekteyiz. 

Niketim, Üstad Bediüzzaman’ın Hürriyet ve Meşrûtiyet’in ilânından hemen sonra meydanlara çıkıp bu meyanda nutuk irad eden ilk şahsiyet olduğu hususu tarihin kayıtlarında mevcuttur. 

Hem, onun “Hürriyete hitap” isimli nutku öylesine benimsendi ki, Enver ve Niyazi Bey gibi kahramanlar, onu derhal Selânik’e dâvet ederek, aynı nutku oradaki Hürriyet Meydanı’nda tekrarlamasını istediler. 

Neticede, kendisi de dâvete icabet ederek oraya gitti ve gereken o içtimaî hizmetini ifâ eyledi.

Okunma Sayısı: 1970
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Yunus

    24.7.2020 10:14:17

    Asrı saadet'in meşrutiyete bakan yönü yok mudur.. -Efendimiz (s.a.v)'in halefi için ehl-i beyt yerine Hz.Ebubekir'i işareti(!), -Hz.Ali'ye kadar da hanedan dışından seçilmesi..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı