Bundan tam 10 yıl önce bugün, yani 10 Ocak 2014 tarihli yazımızın başlığı aynen şöyledir: Ey nefsim! Hür ol, kul ol, mert ol!
İçinde bulunduğu şahsiyet-i maneviye dairesindeki itibara-fazilete kanaat etmeyip haricî cereyanların rüzgârına kapılan bir kısım kardeşlere “Gafil kafalara bir tokmak” neviden olan o yazının (yer darlığından) bir özetini takdim etmek istedik. Bakalım, aradan geçen zaman neyi tefsir etmiş? Hadiseler hükmünü nasıl ibraz etmiş? Yaşananlar kimi teyid ve kimi nakzetmiş? Vs. Hem bunları görelim, hem de bir nefis muhasebesi yaparak hep birlikte gereken dersi çıkarmaya çalışalım inşallah. İşte 10 sene önceki o yazıdan bazı iktibaslar:
*
Ey gafil nefsim ve ey hayalî arkadaşım! İyi bak, iyi dinle!
Sen bağlı olduğun, içinde göründüğün câmiayı küçümsedin. Kendini beğendin, başkasına perestiş ettin. Dahası, başkasına yaranmaya çalıştın.
Çalıştın, ama yine de yaranamadın. Çırpındığın, hatta meddahlık yaptığın halde, yine de üvey ve iğreti muamelesi gördün. Sana tam itimat etmediler. Mâzini, geçmişini kötüle dediler. “Biz kırk yıldır yanlış yaptık” itirafında bulunmanı istediler. Bu zilleti de irtikâp ettin, fakat yine de o haricî cereyanın mensuplarını memnun edemedin.
Nefesinle beraber, neredeyse bütün sermayeni tükettiğin halde, yine de bir faydası olmadı. Seni yine de aziz görmediler, kendilerinden biri saymadılar. İki arada bir derede kaldın. Şimdi şaşkınları oynuyorsun. Gözün kararıyor, başın dönüyor. Bir türlü çıkış yolu, doğru yönü bulamıyorsun.
Kezâ, sen keyfiyete değil, kemiyete ehemmiyet verdin. Kendi kuvvet merkezini hiçe saydın; kendini başka cereyanların rüzgârına kaptırdın. Bir türlü sükûnet bulamadın. Azap ender azap çekiyorsun. Daha da çekeceksin.
Çünkü, samimî kader arkadaşlarına, halis dâvâ kardeşlerine olan sadâkatini bozdun. Umumun hukukuna girdin. Temel içtimaî düstûrlara bile neredeyse tersinden baktın, yahut baktırmaya çalıştın. Veyahut, o kudsî düsturlara tersten bakanların ağzının içine öylece bakakaldın. Hiç ses çıkarmadın.
Seksen-yüz yıllık koca bir camianın izzetli, haysiyetli duruşunu lekedâr etmeye çalıştın, yahut çalıştırıldın. Hukuk-u Üstad’ı, hukuk-u Nuriyeyi çiğneme/çiğnetme bedbahtlığına düştün, yahut düşürüldün. Bir nevi ihanet etmiş oldun. Şimdi, o ihanetin sancılı, azaplı cezasını çekiyorsun.
Yine de “Oh olsun!” demiyorum; Allah kurtarsın diye duâ ediyorum.
*
Ey mağrur nefsim ve ey hayalî arkadaşım!
İçinde bulunduğun câmianın meşveretini küçümsedin, şûrâ kararlarını neredeyse alaya aldın.
Aklını mühendis yapmaya, sönük kafa fenerinle etrafı aydınlatmaya çalıştın. Pilin bitti, projen iflâs etti…
*
Ey mütereddit, mütehayyir nefsim ve ey hayalî arkadaşım!
Eğer kendine gelmek, emin olmak, huzur bulmak ve hatt-ı müstakim üzere gitmek istiyorsan kalp gözüyle bak, can kulağıyla dinle.
Sakın ha, kula kul olma. Aklını, fikrini, iradeni bir başka fâniye teslim etme.
Allah’a hakkıyla kul olabilmek için, kullara karşı şâhane hür ve serbest ol.
Aynı zamanda mert ol, merdâne davran: Hayata karşı da, ölüme karşı da.
Kimsenin minneti altına girme. Kimseden bir menfaat beklentisi içinde olma.
İçinde bulunduğun dairenin izzetini, şerefini, haysiyetini koru. Mesleğinin muhabbetiyle yaşa. Hizmetini, başkasının husûmetine bina etme.
Bâki olan dâvânı, fâni omuzlara yükleme. Yüklemeye çalışanlara da iştirak etme, onlara yardımcı olma.
Allah’tan gayrı kimseye boyun eğme. Kimseye de tepeden bakma. Yaradan’ın senin için vâzetmiş olduğu emir ve yasaklar dairesinde yaşa. Huzur bul, rahata kavuş.
…..
NOT: Biraz uzunca olan bu nefis muhasebesinin, (Ayrıca, enfes yorumlarıyla birlikte) tamamını okumak isteyenler için link adresini de verelim:
https://www.yeniasya.com.tr/m-latif-salihoglu/ey-nefsim-hur-ol-kul-ol-mert-ol_214391