Türkiye'nin "darbe anayasası"ndan kurtulmaya ve yeni bir sivil anayasayı hazırlamak için gayret ve enerji sarf ettiği şu günlerde, kendi köklerimizden olan "Osmanlı Anayasası"nı da göz önünde bulundurmakta fayda var.
Osmanlı Devletinin en büyük hukuk projesi, İslâm fıkhı esas alınarak hazırlanan 1851 maddelik "Mecelle–i Ahkâm–ı Adliye"dir... Bu muazzam projenin tamamlanmak üzere olduğu bir dönemde, Osmanlı tahtında saltanat değişikliği vuku buldu. Hekim raporuyla tahttan indirilen Sultan V. Murad'ın yerine Sultan II. Abdülhamid getirildi.
Yeni padişahın ilk işi, meşrutî sistemin lâzımı olan anayasayı hazırlatmak oldu.
İşte, 1876 senesinin ilk yarısından itibaren hazırlık çalışması yapılan ve sür'atle tamamlanan bu anayasa "Kànun–i Esâsî" ismiyle aynı yılın sonlarında (23 Aralık) tatbik sahasına konuldu.
28 kişilik bir "Cemiyet–i Mahsusa" tarafından hazırlanan ve yekûnu 121 maddeye bâliğ olan Kànun–i Esâsî üzerinde, zamanla ufak–tefek bazı değişiklikler de yapıldı.
Aşağıda mühim bir kısmını takdim edeceğimiz Kànun–i Esâsî'nin maddeleri, tâ 1924 Anayasasının kabulüne kadar geçen zaman içinde üzerinde yapılan muhtelif değişiklikleri de nazara alarak tanzim edilmiş son halini yansıtıyor.
Bu arada, okuyucuyu sıkmamak için, uzun metinler halindeki Kànun–i Esâsî'nin bazı maddelerini kısaltmak ve bir kısmını da tayyetmek durumunda kaldığımızı da hatırlatmış olalım.
İşte, 1876'da kabul edilen ve Osmanlı Devletinin son elli yıllık döneminde ancak kısa aralıklarla tatbik sahasına konulabilen Kànun–i Esâsî'nin yakın tarihimiz itibariyle dikkate değer maddelerinin mühim bir bölümü...
(NOT: 11. Maddeye bilhassa dikkat!)
Memalik-i Devlet–i Osmaniye
Madde 1: Devlet–i Osmaniye memalik ve kıtaat–ı hazırayı ve eyalât–ı mümtazeyi muhtevî ve yekvücud olmakla, hiçbir zamanda hiçbir sebeble tefrik kabul etmez.
Madde 2: Devlet–i Osmaniyenin payitahtı İstanbul şehridir ve şehr–i mezkûrurun sâir bilâd–ı Osmaniyeden ayrı olarak bir gûne imtiyaz ve muafiyeti yoktur.
Madde 3: Saltanat–ı Seniye–i Osmaniye Hilâfet–i Kübrâ–yı İslâmiyeyi haiz olarak, Sülâle–i Âl–i Osmandan usûl–ü kadimesi veçhile ekber (büyük) evlâda aittir. Zât–ı Hazret–i Padişahî, hin–i cüluslarında Meclis–i Umumî'de Şer'–i Şerif ve Kànun–i Esâsî ahkâmına riâyet ve vatan ve millete sadâkat edeceğine yemin eder.
Madde 4: Zât–ı Hazret–i Padişahi hasbel–hilâfe İslâm dininin koruyucusu ve bilcümle Osmanlı Devleti halkının hükümdar ve padişahıdır.
Madde 5: Zât–ı Hazret–i Padişahinin nefs–i hümâyunu, mukaddes ve gayr–i mesûldür.
Madde 7: Meclis–i Umuminin miadında açılıp kapatılması, ...Heyet–i Mebusanın alel–iktiza feshi, alel–umum muahedat akdi, hukuk–u mukaddes–i Padişahîdendir.
Madde 8: Devlet–i Osmaniye tabîyetinde bulunan efradın cümlesine her hangi din ve mezhepten olur ise olsun, bilâ istisna Osmanlı tâbir olunur ve Osmanlı sıfatı kànunen muayyen olan ahvale göre istihsal edilir.
Madde 9: Osmanlıların kâffesi, hürriyet–i şahsiyelerine mâlik ve âherin hukuk–u hürriyetine tecavüz etmemekle mükelleftir.
Madde 10: Hürriyet–i şahsiye her türlü taarruzdan mâsundur. Hiç kimse kànunun tâyin ettiği sebep ve sûretten maada bir bahane ile tevkif ve mücazat olunamaz.
Madde 11: Devlet–i Osmaniyenin dini, İslâmdır. Bu esası vikaye ile beraber, asayiş–i halkı ve âdâb–ı umumiyeyi ihlâl etmemek şartiyle memalik–i Osmaniyede maruf olan bilcümle edyanın (bütün dinlerin) serbesti–i icrası ve cemaat–ı muhtelifiye verilmiş olan imtiyazat–ı mezhebiyenin kemakân cereyanı, devletin taht–ı himayesindedir.
NOT: Bediüzzaman, 26 Şubat 1324 (Mart 1909) tarihli Volkan gazetesinde çıkan ve "Ey Mebûsân!" diye başlayan makalesinde bu maddeye şu ifadelerle dikkat çekiyor: "...ve Arap ve Turan ve İran ve Sâmileri, yani beraber olanları tevhid ederek az zaman içinde bize bir büyük kıymet verdiren, ve şahs–ı mânevi–i hükûmeti Müslüman gösteren, ve Kànun–u Esasîn'in ruhunu ve 'On Birinci Madde'yi muhafaza ile sizi hıns–ı yeminden (yemin bozmaktan) kurtaran..." (Divân–ı Harb–i Örfî, s. 70)
Madde 12: Matbuat (basın–yayın) kànun dairesinde serbesttir. Hiçbir veçhile kable'l–tab (baskı öncesi) teftiş ve muayeneye tâbi tutulamaz.
Madde 13: Tebaa–yi Osmaniye, nizam ve kànun dairesinde ticaret ve sanat ve felahet için her nevi şirketler teşkiline mezundur.
Madde 14: Tebaa–yi Osmaniyeden bir veya birkaç kişinin, gerek şahıslarına ve gerek umuma müteallik olan kavanin ve nizamata muhalif gördükleri bir maddeden dolayı, işin merciine arzuhal (dilekçe) verdikleri gibi, Meclis–i Umumîye dahi müddei (dâvâcı) sıfatile imzalı arzuhal vermeğe ve memurinin ef’alinden şikâyete selâhiyetleri vardır.
Madde 15: Emr–i tedris (eğitim–öğretim) serbesttir. Muayyen olan kànuna tebaiyet şartiyle, her Osmanlı umumi ve hususi tedrise me'zundur.
Madde 16: Bilcümle mektepler, devletin taht–ı nezaretindedir.
Madde 17: Osmanlıların kâffesi huzur–u kanunda ve ahvâl–i diniye ve mezhebiyeden maada, memleketin hukuk ve vezaifinde mütevasi (eşit) durumdadır.
Madde 18: Tebaa–yi Osmaniyenin hidemat–ı devlette (devlet hizmetinde) istihdam olunmak için, devletin lisân–ı resmisi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır.
Madde 19: Devlet memuriyetinde, umum tebaa ehliyet ve kabiliyetlerine göre münasip olan memuriyetlere kabul olunurlar.
Madde 21: Herkes usûlen mutasarrıf olduğu mal ve mülkten emindir. Menafii umumiye için lüzumu sabit olmadıkça ve kanun mucibince değer bahası peşin verilmedikçe, kimsenin tasarrufunda olan mülk alınamaz.
Madde 22: Memalik-i Osmaniyede herkesin mesken ve menzili taarruzdan mâsundur. Kànunun tâyin eylediği ahvalden maada bir sebeble hükûmet tarafından cebren hiç kimsenin mesken ve menziline girilemez.
Madde 23: Yapılacak usûl–i muhakeme hükmünce, hiç kimse kànunen mensup olduğu mahkemeden başka bir mahkemeye gitmeye icbar olunamaz.
Madde 25: Bir kanuna müstenit olmadıkça vergi ve rüsûmât nâmı ile ve nâm–ı âherle hiç kimseden bir akçe alınamaz.
Madde 26: İşkence ve sair her nev'î eziyet katiyen ve külliyen memnû'dur.
Madde 28: Meclis–i Vükelâ, (Bakanlar kurulu) Sadrâzamın (Başbakanın) riyâseti tahdında (başkanlığı altında) olarak aktolunup dahilî ve haricî umur–u mühimmenin merciidir.
Madde 29: Vükelâdan her biri, dairesine ait olan umurdan mezuniyet–i tahtında bulunanları usule tevfikan icra ve icrası mezuniyet–i tahtında olmıyanları Sadrâzam inhâ eder.
Madde 30: Vükelâ, hükûmetin siyaset–i umumiyesinden müştereken ve daire–i nezaretlerine ait muamelattan dolayı, münferiden Meclis–i Mebusana karşı mesûldür.