Tarihin çok acip ve de garip cilvelerinden biri 6 Ekim 1923’te yaşandı. O gün yaşanan iki mühim vak’anın önce özetini, ardından detaylarını verelim.
Özet bilgi şudur:
İstanbul’un işgal dönemi ve işgalcilerin zâlimane politikalarıyla ismi özdeşleşmiş olan Sadrâzamlardan Damat Ferit Paşa’nın ölümü ile işgalin sona erip kurtuluşun resmî olarak ilân edildiği aynı gün aynı tarihe (6 Ekim 1923) denk geldi. Damat Ferit, aynı gün Fransa’da öldü.
Şimdi de, söz konusu tarihî hadisenin gelişme seyrine bakalım.
*
Fransa’nın Nice şehrinde ölen Ferit Paşa, Sultan Vahdeddin’in kız kardeşi Mediha Sultan ile evli olduğundan “Damat” ünvanını almıştı.
Sultan Vahdeddin, onu aralıklı şekilde dört–beş kez Sadrazamlık makamına getirtmekle birlikte, aslında ondan hiç de hoşnut değildi. Bütün bu atamaların, bilhassa İngiliz ve Fransız işgal güçlerinin baskı ve dayatması neticesi olduğu, çok acı bir vakıadır.
*
3 Mart 1919–17 Ekim 1920 tarihleri arasında dört–beş kez Sadrazamlığa atanıp tekrar istifa etmek mecburiyetinde kalan Damat Ferit, tahsil devresini bitirdikten sonra, Osmanlı Hariciye Teşkilâtında vazife aldı.
Memuriyetinin ilk yıllarını Paris’te, ardından Berlin, Petersburg ve Londra’da geçirdi. Bu şehirlerde bulunan Osmanlı elçiliklerinde kâtip olarak çalıştı.
Ne var ki, sonradan Paşa ünvanı da verilen Damat Ferit’in düşünce ve ahlâkı da işte bu memuriyet devresinde değişti. Çabucak Alafranga’ya meyletti ve tam bir frengi tip olup çıktı.
Bir ara Londra Büyükelçiliği görevine atanmak istediyse de, onun bu talebi Sultan Abdülhamid tarafından reddedildi. Bunun üzerine, yarı küs bir tavırla Baltalimanı’nda bulunan eşine ait malikâneye çekildi. Burada bir müddet sessiz sadâsız yaşadı.
Meşrûtiyet ilân edildikten sonra Osmanlı Ayan Meclisi’ne atandı. Böylece, siyasî hayata atılmış oldu. Ancak, İngiltere ve Fransa’dan yüz çeviren ve daha ziyade Almanya ile ittifak içinde görünen İttihatçılarla da anlaşamayan Damat Ferit, 1911’de Hürriyet ve İtilâf Fırkasına dahil oldu, hatta kurucuları arasında yer aldı. Öyle ki, Kasım 1911–Haziran 1912 tarihleri arasında bu fırkanın başkanlığını da üstlendi.
Damat Ferit’in siyasetteki yıldızı, esasen İstanbul’un işgal edilmesiyle eşzamanlı olarak parladı. Tevfik Paşa kabinesinin 3 Mart 1919’da istifası üzerine ilk defa Sadarete getirilen Damat Ferit, o makamda birkaç kez gel-git yaşadıktan sonra, nihayet 17 Ekim 1920’de son istifasını vererek bir kenara çekildi.
Ferit Paşa, Millî Mücadele Hareketinin zafere ulaştığını görünce, Türkiye’de artık yaşayamayacağına kanaat getirerek, çareyi yurt dışına kaçmakta buldu. Ancak, kaçtığı Avrupa’da da fazla yaşamadı. Ömür günleri sona ermişti. Kaçtıktan yaklaşık bir yıl sonra, yani 6 Ekim 1923’de Fransa’nın Nice şehrinde son nefesini verdi.
*
Damat Ferit’in affedilmez hatalarının başında, İngiliz işgal güçlerine tam mânâsıyla boyun eğmiş olmasıydı. İşgalciler ne derse onu harfiyyen yapmaya çalışırdı.
Nitekim, aynı yaranmacılık siyaseti sebebiyle, Ermeni tehcirinde ihmali vardır diye, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Beyi darağacına göndererek astırdı.
Aynı şekilde Kuva–yı Millîyeye karşı Kuva–yı İnzibatiye denilen hünhar bir teşkilât kurdurarak, kardeşi kardeşe vurdurdu.
Keza, Anadolu’daki Millî Kuvvetlerin eline geçmesi ihtimaline binaen, İstanbul’da çok miktardaki silâh ve mühimmatı denize döktürerek imha etti.
Bunlar, onun vatan hainliğiyle itham edilmesinin belli başlı sebepleri oldu. Şayet, yurt dışına kaçmasaydı, muhtemelen yakalanıp idam edilecekti.
(Bir sonraki yazı, İstanbul’un kurtuluşu hangi gün ve nasıl olduğuna dair olacak.)