"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Teşkilât-ı Mahsûsa uydurması (2)

M. Latif SALİHOĞLU
09 Ocak 2020, Perşembe
Vaktiyle, Bediüzzaman Said Nursî’yi (hâşâ) eski bir “istihbarat ajanı” gibi göstermeye çalışan Atatürkçü Cemal Kutay’ın yalanlarını, onun gibi düşünenlerin suratına vurmaya devam ediyoruz.

2006’da ölen Kemalist Kutay, aslında daha hayatta iken konuştuğu bir radyo programında, bizzat kendisi şok itiraflarda bulundu. Meselâ dedi ki: "Doğrusunu isterseniz, ben gidip Said Nursî'yi ziyaret etmiş, görüşüp röportaj yapmış falan değilim. Ben hayalî bir röportaj yaptım; fakat, sanki bizzat görüşmüşüm gibi yazdım."

İşte, onun bu itirafını konu edinen haftalık Aktüel dergisi bile, Kutay'la "Vay kandırıkçı dede vay!" diye resmen dalgasını geçti. (NOT: Konuyla ilgili olarak, o zaman biz de "Hangi Kutay yalan söylüyor?" başlıklı bir yazı yazdık. Bu yazımız, Sn. Hasan Sutay tarafından doğrudan kendisine hatırlatıldı, iletildi. Ancak, yine hiç cevap vermedi, daha doğrusu veremedi.)

Yine, hayatta olduğu zamanlarda, bizim gibi daha başkaları da (meselâ Prof. Şerif Mardin) inandırıcı olabilmesi için, Said Nursî hakkındaki şu meşhûr "Teşkilât-ı Mahsûsa üyeliği" iddiasını mutlaka belgelendirmesi gerektiğini sorup söylemesine rağmen, Kutay yine oralı olmadı.

Bu arada önemli bir konuyu hatırlatmakta fayda var: 2004’te, Erkan Mumcu'nun Kültür Bakanlığı zamanında "Fotoğraflarla Necip Fazıl Sergisi" açıldı. Mumcu, sergide kullanılan orijinal bazı fotoğrafların MİT'ten alındığını söyledi. Konu, gündemi meşgul etti ve bir süre tartışıldı. İşte, tam bu esnada önemli açıklamalarda bulunan eski istihbaratçı Yılmaz Çetin, Millî İstihbarat Teşkilâtı'nın tarihçi Cemal Kutay'a Said Nursî hakkında yazması için belgeler verdiğini söyledi.

Bu da gösteriyor ki, Kutay, Bediüzzaman Said Nursî hakkında kendi bilgilerinden yola çıkarak değil, daha çok "siparişe dayalı" olarak bazı yazılar yazmış. Dolayısıyla, onun yazdıklarını doğru tarihî bilgiler cümlesinden kabul etmek mümkün değil.

1998’de yayınlanan bu kitapçıkta, Cemal Kutay’ın yalan ve düzmecelerini tek tek ortaya koymaya çalıştık.

Kaldı ki, Kutay'ı tarih ilmi noktasında ciddiye alan bir tarih âlimi de yoktur. Olsa olsa, Kutay'ı güvenilir bir tarihçi olarak görüp ona bilerek, yahut bilmeyerek aldanan silik şahıslardan söz edilebilir ancak.

Bu işte bir “Kast-ı mahsûsa” var

Kutay, bilhassa 1960’lı yılların ortalarından itibaren, Said Nursî ile ilgili bazı şeyleri yazmaya ve bunları dindar camiada pazarlamaya başladı: Teşkilât-ı Mahsusa reisi Eşref Sencer Kuşçubaşı (1872-1964) ile birlikte Said Nursî’yi gidip ziyaret ettiği ve röportaj yaptığı şeklindeki sunturlu yalanlarını ise, merhum Kuşçubaşı’nın vefatından sonra yazdı. Tâ ki, yalanları ortaya çıkmasın...

Kutay'ın şu iki büyük yalanına maalesef biz de kısmen ve muvakkaten aldandık. Yani, onun Teşkilât-ı Mahsusa’ya dair iddiasına ve "Emirdağ’a gidip Said Nursî ile görüştüm" demesine bir derece aldandık.

Sakın, "Olmaz öyle şey" diyerek meseleyi basite indirgemeyin. Elbette oluyor; olmuş ve olabilir de... (Mü’min aldanır, fakat aldatmaz.) Şükür ki, yalanlarının farkına vardık ve aldanmaktan çabuk kurtulduk.

Fakat, Kutay'ın söz konusu yalanlarına ayrıca bilerek inananlar var ve her fırsattan bunları bir “kast-ı mahsusa” ile işliyorlar.

Tıpkı, Kanal D'nin "Sağır Oda"sında işlendiği gibi... Orada geçen Pazar günkü (Aralık 2006) bölümünde, adeta Said Nursî'nin Teşkilât-ı Mahsusa bağlantısı kesinmiş gibi, koskoca bir yalan uyduruldu. Bu tv dizisinin "konsept danışmanlığı"nı yapan kişi, popüler kitap "Beyaz Müslümanlar: Efendi" kitabının yazarı Soner Yalçın.

Soner Efendi, Said Nursî ile ilgili olarak, gerek kitapta yazdıklarında ve gerekse söz konusu dizi filmdeki vurgularında olsun, tam anlamıyla bir yanlışın içinde bulunuyor.

Bu yanlışlarını, adı geçen kitabın piyasaya henüz çıktığı günlerde tek tek yazdık ve bunları kendisine de ilettik. Ancak, tıpkı Kutay gibi o da hiç oralı olmadı, olmuyor. Bildiğini okumaya aynen devam ediyor.

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, ortada "kasten çarpıtma" diye bir vak'a var. Bu, bir cihetiyle "ümitsiz vak'a"dır. Nitekim, Kutay da kasdî hatasını düzeltmeden göçüp gitti.

(Devamı var)

Okunma Sayısı: 3547
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mürsel

    9.1.2020 17:01:02

    70 lerde Üstadın kimliğini ortaya çıkarıp kitlelere tanıtmak için yoğun bir faaliyet başlatıldı.Allah afiyet versin; gayretli araştırmacı bir abi gaste idaresini ikna etti.Kutay'a o kitap yazdırıldı.Yanlış hesap geri döndü.İstanbul Üniversitesi önündeki: Rumeli Savaşına gitmeye hazır üstad resmine hiç ısınamamıştım ya..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı