"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Adalet; yarınlar kadar yakın, yıldızlar kadar uzak

M. Said ZEKİ
07 Ekim 2019, Pazartesi
“Adalet rahat olmalı ve rahat bırakılmalı. Yoksa terazi sallanır ve âdil bir hüküm verilmez.” (Franz Kafka)

Hayat yolculuğunda olaylar daima bizim istediğimiz gibi olmaz, çevremizdekiler her zaman bizim arzumuza uygun davranmaz. Hayat tek-düze akmaz, her zaman bahar olmaz. Bazen fırtınalar kopar, öfkeler ve zulümler denizler gibi kabarır. Dostlar bizi bir bir terk eder. Sıkıntılar, belâlar, zulüm ve ihanetler, hapisler, depremler ve ölümler dünyanın imtihan yeri olduğunu bir kez daha hatırlatır. 

Ve hayat akmaya devam eder. Yeni doğanlar, yeni evlenenler, cezaevine girenler, tahliye olanlar. Fikirlerinden, siyasî, felsefî veya dinî tercihlerinden ve yazdıklarından dolayı yargılananlar... Gerçek suçluların yanında farkedilmeyip zulme uğrayan masumlar.. Beşerin zulmü içinde tecelli eden İlâhî adalet.. İnsanlık tarihi boyunca devam eden hak ve batılın, zulüm ile adaletin, iyi ile kötünün bitmeyen mücadelesi.. Önce idam edip sonra yargılayanlar! ‘Vur. Fakat, dinle!’ diye haykıranlar.. Haklının kuvveti, kuvvetlinin haklılığı...

SARSICI VE ŞOK EDİCİ DE OLSA FİKİR HÜRRİYETİ

Yazdıklarından dolayı  içeride olan gazeteciler ve demokratik toplum için şu ve benzeri kararlar ne kadar vazgeçilmezdir: 

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 02.12.1998 tarihli Gemici-Türkiye kararındaki “İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun aslî temellerinden olup toplumun ilerlemesinin ve her şahsın gelişmesinin başlıca şartlarından birini oluşturur. 

AİHS’nin 10. maddesinin 2. fıkrasına tabi olmak kaydıyla, bu hürriyet, yalnızca olumlu karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olarak algılanan ‘bilgi’ ve ‘fikirler’ için değil; şok edici, zedeleyici yahut kaygı verici bilgi ve fikirler içinde geçerlidir. ‘Demokratik toplumun’ vazgeçilmezleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri bunlardır.”

YİNE ‘ADALET-İ MAHZA’

Bediüzzaman Said Nursî Kur’ânî bir hakikate dayanarak bu gün  her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olan gerçek ve kâmil bir adaletin, adalet-i mahzanın izahını yapar.

“Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesad çıkarmamış birini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir.” (Maide Sûresi/32) âyetinden çıkardığı netice şudur: Bir masumun hakkı, bütün halk için dahi iptal edilmez. Bir ferd dahi umumun selâmeti için feda edilemez. Cenab-ı Hakk’ın nazar-ı merhametinde, hak haktır; küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Küçük, büyük için iptal edilmez. Bir cemaatin selâmeti için, bir ferdin rızası bulunmadan, hayatı ve hakkı feda edilmez. Hamiyet namına rızasıyla olsa, o başka meseledir.

İZAFİ ADALET ZULÜMDÜR

“Adalet-i izafiye ise, küllün (çoğunluğun) selâmeti için cüz’ü feda eder. Cemaat için, ferdin hakkını nazara almaz. “Ehvenü’ş-şer” diye, bir nevi adalet-i izafiyeyi yapmaya çalışır. Fakat adalet-i mahza kabil-i tatbik ise adalet-i izafiye gidilmez; gidilse, zulümdür.

 “Hiçbir günahkâr (suçlu) başkasının günahını yüklenmez” (Fatır Sûresi/18) âyetinden hareketle suçların şahsiliğine vurgu yapar, suçun yakınlarına teşmil edilmesine karşı çıkar.

“BAZEN ZULÜM İÇİNDE ADALET TECELLİ EDER”

Diğer yandan ayağına bir diken batsa, başına bir musîbet gelse, işinden atılsa veya hapse düşse; insan kendini sorgulamalı, bir nefis muhasebesi yapmalıdır. Hadiselerin afakî tarafları kadar enfüsî taraflarını da tefekkür edilip ders çıkarılmalıdır. 

Bediüzzaman’a bir kez daha kulak verelim: “Risale-i Nur’da ispat edilmiştir ki, bazen zulüm içinde adalet tecelli eder. Yani, insan bir sebeple bir haksızlığa, bir zulme maruz kalır, başına bir felâket gelir, hapse de mahkûm olur, zindana da atılır. Bu sebep haksız olur. Bu hüküm bir zulüm olur. Fakat bu vakıa adaletin tecellisine bir vesile olur. Kader-i İlâhî başka bir sebepten dolayı cezaya, mahkûmiyete istihkak kesb etmiş olan o kimseyi bu defa bir zalim eliyle cezaya çarptırır, felâkete düşürür. Bu, adalet-i İlâhinin bir nevi tecellisidir.”

YARGIYI RAHAT BIRAKMAK LÂZIM

Siyaset ve dış tesirler yargıya müdahale etmese, Hukuk Fakültelerinde iyi bir eğitim verilip liyakatli kişilere görev verildiğinde adalet yıldızlar kadar uzak olmaz. Yarınlar kadar yakın olur.  

Kendi haline, tabiî işleyişine bırakıldığı zaman Yargı kendini çabuk toparlar. İçindeki yanlışları ayıklar, çürükleri temizler. Kendi iç mekanizmasıyla kendini rafine eder, damıtır ve varlık sebebi olduğu adaleti mümkün olduğu kadar çabuk tecelli ettirir. Siyasî görüşe, felsefî ve dinî inanca bakılmaksızın, pusula gibi sürekli adalete dönük; vicdan sahibi hukukçular cesur kararlarıyla bunu gösterecektir inşallah. Çok zor ve şartlar aleyhte görünse bile. 

Kafka ‘yargı rahat bırakılmalı’ diye yakından seslenirken; Sokrates 2500 yıl önceden ikaz ediyor: “Bir hâkim, iyi niyetle dinlemeli, akıllıca karşılık vermeli, sağlıklı düşünmeli, tarafsızca karar vermelidir. “

Okunma Sayısı: 2458
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı