"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cezaevleri niçin dolup taşıyor?

M. Said ZEKİ
01 Temmuz 2019, Pazartesi 01:02
Ve insan yasak meyveyi keşfetti!

Fıtratında, iyiliğin de kötülüğün de tohumları vardı. Yüce Yaratıcı, imtihan gereği insanı binlerce cevher niteliğindeki duyu ve duygularla donattıktan sonra; kitap ve elçileriyle hakkı, doğruyu, iyiyi, kötüyü ve işlenen fiiller sonucunda verilecek ceza veya mükâfatı insana tebliğ edip serbestiyet verdi. Verilen cüz’î irade ile iyiliği veya kötülüğü geliştirme noktasında serbest bırakılmıştı.  

Sosyal bir varlık olan insan yalnız yaşayamazdı. Küçüklü büyüklü topluluklar oluşturup birlikte yaşamaya başladılar. Kabile kabile yaratılması savaşmak için değil, ‘tanışıp bilişmek’ içindi. Birlikte yaşamanın belli kuralları vardı. Ancak kuralları ihlâl etmenin, yasak olana meyletmenin baştan çıkarıcı bir cazibesi olduğu inkâr edilmez bir gerçekti!

KURALLARI ÇİĞNEME: SUÇ!

Ferdin, kamu alanına giren ve yasak olan kural ya da kanunları çiğneyen, buna bağlı olarak meşrû cezaların ya da yaptırımların uygulandığı ve bir kamu otoritesinin müdahalesini gerektiren fiiller suç sayılmaktadır. Suçun suç olarak ortaya çıkması için; idarî bir sistem ya da uygulayıcı kuruluş tarafından fark edilmesi, müdahale edilmesi ve işlem yapılması gerekir.

Önceleri ceza olarak idam etmek, öç almak, ağır şekilde cezalandırmak, hapsetmek düşünülürken; son dönemlerde ıslâh etmek, tekrar topluma kazandırmak, ‘onarıcı adalet’ fikri gelişmiştir. İyi bir eğitim, işsizliğin önlenmesi, tutukluluğun bir tedbir olduğunu unutmadan muhakeme esnasında ve adalet dağıtımında titiz davranılması ilk anda belki suç oranını yarı yarıya azaltacaktır.

CEZAEVLERİ EV MİDİR?

Hapsetme ilk olarak kiliseyle başlamış; ilk hapishane binalarını manastırlar oluşturur. Kilise otoritesine karşı gelenler, önce hapsedilmiş sonra, Engizisyon Mahkemeleri’nde ağır şekilde cezalandırılmıştır.

Hz. Peygamber (asm) döneminde hapishane yoktur. Suç işleyenler mescidde bekletilirdi. Hz. Ömer (ra) döneminde büyük bir evde ilk hapishane kurulmuştur. Fakat uzun süreli hapis olmamıştır. Suçun şahsiliği önemli olduğundan, suçluya verilecek cezayla; ailesi de cezalandırılmış olacağından uygun görülmemiştir. Bunun için İslâm hukukunda hapsetmek bir ceza olarak değil, hakkın tesbiti için alınan tedbir olarak düşünülmektedir. 

İslâm’ın temel hedefi insanların can, mal, nesil, akıl ve din emniyetlerini sağlamaktır. Bu- nun için hürriyet şarttır. Uzun süreli hapis cezası ise buna engeldir. Sağlıklı bir toplumun oluşması için insanların fıtratına aykırı ceza ve müeyyidelerden kaçınmak gerekmektedir. 

HÜKÜMLÜ VE TUTUKLU SAYISINDA BİRİNCİLİK

Gazete veya haber sitelerinde şöyle can sıkıcı bilgilere rastlayabilirsiniz. ‘Avrupa Konseyi, Türkiye’nin cezaevlerinde tutulan tutuklu ve hükümlü sayısı bakımından Avrupa’da 43 ülke arasında birinci sırada yer aldığını açıkladı. 2018 yılı Kasım ayında Meclis’te bir soru önergesi üzerine Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün verdiği bilgiye göre cezaevlerinde 260 bin 144 kişi bulunuyor. Bunların 202 bin 434’ü hükümlü, 57 bin 710’u ise tutuklu.’ 

‘Ülkemizde 28/05/2019 tarihi itibariyle, 294 kapalı ceza infaz kurumu, 75 müstakil açık ceza infaz kurumu, 4 çocuk eğitimevi, 9 kadın kapalı, 8 kadın Açık, 7 çocuk kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere toplam 397 ceza infaz kurumu bulunmakta olup, bu kurumların kapasitesi 221.932 Kişiliktir. Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2021 yılına kadar yapılması planlanan 48 cezaevinin toplam büyüklüğü 6 milyon metrekare olacak. Maliyeti 9 milyar lirayı aşacak olan cezaevlerinin tamamlanmasıyla toplam kapasitenin 500 bine ulaşması bekleniyor.’

CEZAEVLERİ SUÇLUYU ISLÂH EDİYOR MU?

Devleti yönetenler, devletin var olma sebebi olan insanların cezaevinde dahi olsa can güvenliğinden, eğitiminden, sağlığından, en makul insanî haklarından sorumludur. Bu sorumluluk şuuru içinde insanlar gözetilmeli bu milletin fertleri olarak görülmelidir. Aksi takdirde devlete güvenini yitiren ve bir türlü şefkât ve merhamet göremeyen insanlar çeşitli psikolojik rahatsızlıklar ve bunalımlara düşebilmektedir. 

Menfi duyguların birikimiyle hürriyetlerine kavuştuklarında daha tehlikeli hale gelebilmektedirler. Cezasını tamamlamış kişi, dışarı çıktığında patlamaya hazır bomba gibi oluyor. Çünkü iş bulamıyor, çalışamıyor, hayatına yön veremiyor, olumsuzluklar karşısında üretken olamıyor, uyum sağlayamıyor, yurt yuva kuramıyor. Bir süre sonra tekrar cezaevinin yolunu tutuyor!

SUÇA GİDEN YOLLARI KAPATMAK

Öyleyse önce suça giden yollar mümkün olduğu kadar kapatılmalı. ‘Bir okul açmanın bir cezaevi kapatmaya bedel olduğu’ gerçeğinden hareketle eğitim kalitesinin yükseltilmesi için devlet, üniversite, sivil toplum kuruluşları, topluma hizmet için çalışan vakıf ve dernekler bu konulara acilen eğilip tedbir aramalıdır. 

Suçlu dahi olsa insan olduğunu unutmadan, adalet dağıtımında ‘kılı kırk yararak’ hassas davranmak, titiz bir elemeyle ayırt edilecek masumları tahliye etmek, uzun tutululuk sürelerini azaltmak, alternatif ceza yöntemleri üzerinde çalışmak dahil kangren olmuş bu yaraya neşter vurmak sosyal devletin görevidir.

Okunma Sayısı: 3769
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı