Hem evliya ve sıddıkin (Allah yolunda sadâkatte en ileri olanlar) urefa, (Allah’ı isim ve sıfatlarıyla tanıyan, irfan sahipleri) muhakkikinin, (hakikatin iç yüzünü araştıran âlimlerin) muhtelif meşreplerine ve ayrı ayrı mesleklerine, her birisindeki meşrebin mezakına (zevklerine) lâyık ve o meşrebi tenvir edecek (aydınlatacak) ve her bir mesleğin mesakına (görüşlerine) muvafık (uygun) ve onu tasvir edecek birer risale ibraz eden (gösteren)mukaddes bir kütüphane hükmünde bir Kitab-ı semavidir.
Kur’ân, Arş-ı Azam’dan (en yüksek makamdan) ism-i azamın her isminin mertebe-i azamından (büyük mertebelerinden) geldiği için On ikinci Sözde beyan edildiği gibi, Kur’ân; bütün âlemlerin Rabbi itibarıyla Allah’ın kelâmıdır.
Hem bütün mevcudatın İlâhı ünvanıyla Allah’ın fermanıdır. Hem bütün semavat ve arzın Hâlıkı (yaratıcısı) namına bir hitaptır.
Hem Rububiyet-i Mutlaka cihetinde bir mükâlemedir (konuşmadır), hem Saltanat-ı ammeyi Sübhaniye hesabına bir hutbe-i ezeliyedir.
Hem Rahmet-i vasıta-i İlâhiye muhita (Rahmetin geniş vasıtası) nokta-i nazarında bir defter-i iltifatat-ı Rahmaniyedir (Rahman’ın iltifat defteridir).