Risâle-i Nur bize, dünyaya nasıl bakacağımızı, buradaki zamanı en kârlı şekilde nasıl değerlendirmemiz gerektiğini âyet ve hadisler ışığında en veciz hâliyle anlatır.
Biz, dünyayı ahiretin tarlası, fidanlığı hükmünde gördüğümüz sürece maddî manevî rahat ederiz. Bu duygudan uzaklaştığımız ölçüde ise maddî manevî, dünyanın sıkıntıları hiç bitmez. Bu ağırlıklar altında insanın kalbi, ruhu, bedeni, yorulur, üzülür. Her şey hüzün verir ve dünya matemhâne gibi görünür. Diğer yandan, dünyaya Cenâb-ı Hakk’ın isimlerinin tecelli yeri ve Cennete dâvet eden numunelerin bulunduğu minyatür bir saray olarak bakıldığında, herşey lezzet ve neşe verir. Asıllarını görmeye merak ve iştiyak uyandırır. “Vah, tüh, eyvah!” gibi ifadeler şükür ve zikirlere dönüşür.
Şu an ebed yolculuğumuzun dünya safhasında olmakla çok önemli bir yerdeyiz. Çünkü, hizmet yurdundayız. Hizmetimiz ölçüsünde ahirette ücret alacağız. Azık hazırlama yerindeyiz. Hazırladığımız azık nispetinde ebedî yolculukta rahat edeceğiz. Ebed yolundaki bu seyahatimizde yanımıza alınacakları bu dünyadan temin edip gideceğiz. Başka bir ülkeye gidebilmek için nasıl ki bir pasaport ya da bilet gerekliyse, dünyadan giderken de bir pasaport lâzımdır. Bu pasaport ve bilet, başta beş vakit namazı kılmak ve farzları yerine getirmek, büyük günahları terk etmektir. Kabrin karanlıklı ve uzun günlerinde ışık ve azık ancak bu dünyada Kur’ân’ın emirlerine itaat etmekle temin edilebilir.
Dünya fani, ama ebedî hayata lâzım gelecek herşey burada üretilip ahirete gönderiliyor. Şimdi bir “elhamdülillah” demek, orada güzel bir Cennet meyvesi oluyor. Hadis-i şeriflerde bildiriliyor ki, burada yapılan zikir ve tesbihatlar Cennet fidan ve mahsullerine dönüşüyor. Yapılan hayırlı işler, ağızdan çıkan mübarek sözler, Allah yolunda atılan adımlar ahirete giden nimetler olarak bizi bekliyor.
Peygamber Efendimiz (asm) bir Mi’rac hatırasını şöyle naklediyor: “Mi’raca çıkarıldığım gece İbrahim’le (as) karşılaştım. Bana, ‘Ya Muhammed!’ dedi. ‘Benden ümmetine selâm söyle ve onlara bildir ki, Cennetin toprağı güzeldir, suyu tatlıdır! Cennette ağaçlarla dolu ovalar vardır. Bunların dikili ağaçları ‘Sübhânallahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallâhü ekber’dir. Bunu çok söylesinler.” 1
Ebû Mûsâ (ra) şöyle dedi: “Rasûlullah (asm) bana hitâben: “Cennet hazinelerinden bir hazineyi sana bildireyim mi?” buyurdu. Ben de: “Evet, Yâ Rasûlallah, bildir, dedim. Şöyle buyurdu: “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh.” (Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.) 2
Bizler de, bu dünyadaki çalışmalarımızı, hareketlerimizi, davranış ve düşüncelerimizi ahiretle irtibatlandırarak tekrar düşünmeliyiz. Burada nasıl yaşarsak, ahiret aynamıza da onlar yansıyacak, ne ekersek ancak onu biçmiş olacağız.
Dipnotlar:
1) Tirmizî, Daavât: 59.
2) Buhârî, Megâzî 38, Müslim, Zikir 44-46.