Acaba bugünün keşmekeş hayat şartlarında bir çok hak hukukla beraber kardeşlik hukukunu ne kadar gözetebiliyoruz?
“Hakkın hatırı âlidir.” Amenna!
Lâkin haklı şahısların hatırları da yine hak namına gözetilmeli.
Hatta denilebilir ki, haklı şahsın hatırını kırmak da hakka dokunur, hakkı rencide eder.
İşte Allah’ın (cc) fermanı:
“Eğer mü’minlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah âdil davrananları sever.” 1
Allah Resûlü (asm) buyuruyor:
“Birbirinizle kinleşmeyiniz hasetleşmeyiniz, birbirinizden yüz çevirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz.” 2
**
Hukukullah tabirinin iki mânası vardır:
Birisi: Umuma taalluk edip, yalnız bir şahsa âid olmayan ahkâm demektir. Bunlar hukuk-u umumiyeden ibarettir. Peki neden Cenab-ı Hakk’a izafe edilip “hukukullah” tabir ediliyor? Elbette ki, Allah katında çok önem arz ettiği için.
Zira, “Cenâb-ı Hakk’ın nazar-ı merhametinde hak haktır, küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Küçük, büyük için iptal edilmez.” 3
Diğer mânası itibariyle Allah’ın kulları üzerinde olan hakkına denir. Bu hak ise O’na kul olmak ve O’nun emir ve yasaklarına uymak anlamındadır.
Hukuk-u İbad, insanlarla olan muamelelerimizdeki haklardır. Ferde ait olan hususî haklar. Her insanın şahsına ait temel hak ve hürriyetler.
Diğer bir yönü de insanların birbirlerine karşı sorumlu olduğu haklardır.
İnsanın şahsî haklarının Allah tarafından garanti altına alınması ve O’nun emri ile tanzim edilmesi ciheti ile, hukuk-u ibad Hukukullah’ın kapsamı içindedir denilebilir; ama ikisini aynı veya eşit görmek mümkün değildir.
Aziz Üstâd’ın aziz hizmetkârı Zübeyir Ağabey’in kardeşlik hukukunu gözetmedeki şu inceliğe bakınız. Tanıştığı talebelerin isimlerini eve dönünce yazarak, kaydedermiş. Sebebini soranlara, “Kardeşim, ben hastayım. Hafızam zayıf. O kardeşlerle görüşünce, ismini hatırlayamazsam, kardeşlik hukukuna saygısızlık etmiş olurum. Bu husus önemlidir. Siz de öyle yapın.” demiş.
SOSYAL MEDYA, MEŞVERET ALANI DEĞİLDİR
Günlük siyaset ve hipnozlanmış medyanın algı operasyonlarıyla havadan nem kapmak yaygın bir karakter haline geldi.
“Bulut” dendiğinde, “bana ördek dedin” psikolojisi, “bize ördek dediniz”e dönüştü. En iyisi, gidişatın kayganlığına, havanın bulutuna bakmadan elimizdeki Nurlar’la aydınlatmaya ve bulutların dağılmasına çalışmak..
Sosyal medyada seviyeli fikir tartışmalarına ve farklı görüş izharlarına kimsenin itirazı olmaz. Zamanında ve zemininde usûlüne uygun yapılan meşveretler ise sosyal medyayı ilgilendirmez. Yalnızca tabi olanları ve o kararları tanıyanları bağlar.
Meşveret kararlarının ulu orta tartışma konusu olmasına sebep olmaktan sakınılmalı. Yani biz şöyle meşveret ettik, böyle kararlar aldık, gibi ifadelerle, masum olan “meşveret”; zaten peşin hükümlü ve siyasî ön yargılı olanların yerli yersiz hücumlarına maruz bırakılmamalı.
Dipnotlar:
1- Hucurat Sûresi, 9.
2- Buhârî, Edeb, 57; feraiz 2; Müslim, 23; Tirmizi, 24.
3- Mektubat, On Beşinci Mektub, s. 57.