"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tokat

Misbah ERATİLLA
04 Temmuz 2021, Pazar
1958 yılıydı. Emine Pektaş’ın babası altı yaşını henüz bitiren Emine’nin elinden tutarak onu Emirdağ ile Afyon yolu arasında bulunan İstasyon Caddesi üzerindeki ilkokula götürüp kaydetti.

Okul evlerine yakın olmasına rağmen Emine, okula korkarak giderdi. Birkaç ay sonra okula ve sınıfa alışınca korkusu da geçti. Bir gün dersin ortasında rahatsızlanınca öğretmenden izin alarak okulun bahçesine çıktı. Bahçede dolaşırken birkaç çocuğun “Bediüzzaman’ın arabası geliyor!” diye seslerini duyunca rahatsızlığını unuttu ve okulun dış kapısına doğru koşmaya başladı. Okulun giriş kapısına geldiğinde güzel bir arabanın önünde iri yarı bir kadının iki kolunu yana açarak “Vallahi durmazsan geçirmem!” diye yüksek sesle bağırdığını gördü. Bediüzzaman’ın talebelerinden arabanın şoförü Bayram Yüksel, mecburen arabayı okulun önünde durdurdu. Kısa bir zaman sonra arabanın kapısı açıldı ve içinden Bediüzzaman Hazretleri indi. Duâ isteyen iri yarı kadına Bediüzzaman duâ edince kadın sakinleşti ve oradan ayrıldı. Bu arada arabanın durduğunu gören çocuklar arabanın etrafına toplandı. Tek tek Bediüzzaman’ın elini öptü ve duâsını aldılar. Emine Pektaş olanları bir süre duvarın kenarından izledi.

Birinci sınıf öğrencisi Emine, Bediüzzaman’ın yanına gitmekten çekindi. Kendi yaşındaki çocuklarında Bediüzzaman’ın elini öptüklerini görünce cesaretini topladı ve cübbesi üzerindeki kolunu öptükten sonra Bediüzzaman’a bakarak kısık ve utangaç bir sesle “Üstadım bana duâ eder misin?” dedi. Bediüzzaman da büyük biriyle konuşur gibi Emine’ye, “Seni talebeliğe kabul ettim!” dedi. Emine sevinerek geri çekildi. Bir müddet sonra Bayram Yüksel, kalabalığa “Merak etmeyin, Üstad, hepinize duâ ediyor, Bolvadin halkına özellikle duâ ediyor!” dedi. 

Emine Pektaş, Bediüzzaman’ın elini öptükten sonra büyük bir cesaret örneği göstermiş bir ruh haliyle geri çekildi ve Bediüzzaman’ı seyretmeye bir süre devam etti. Ders zilinin çalındığını duymayan Emine bahçede kimsenin kalmadığını görünce “eyvah” diyerek sınıfa koştu. Bediüzzaman Hazretleri’nin içinde olduğu taksinin de etrafı boşalınca taksi hareket etti. Emine nefes nefese sınıfa girdiğinde uzun boylu, iri yarı esmer sınıf öğretmeni, “Emine, böyle nefes nefese nereden geliyorsun nerede geç kaldın?” diye sordu. Emine samimî ve içten herkesin onun gibi Bediüzzaman’ı sevdiğini düşünerek sevinçle “Bediüzzaman’ın elini öptüm öğretmenim” deyince öğretmen aniden elini yukarıya kaldırdı ve bütün gücüyle Emine’nin minicik yüzüne tokadı indirdi. Emine’nin başı döndü ve yüzüne ateş düşmüş gibi yandı. Öğretmen “Hâlâ onun arkasından mı gidiyorsunuz?” diye bağırıp çağırdı. Emine Bediüzzaman’ı sevmeyen ve düşmanlarının da olabileceğini ilk defa gördü. Eve geldiğinde annesine yüzünü gösterdi ve ağlayarak “Neden bana vurdu?” diye saatlerce ağladı. Yediği tokattan Emine’nin kulak ağrısı üç gün geçmedi. Emine’nin annesi Ümmühan Ünlü, Bediüzzaman’dan ve Risale-i Nurlar’dan haberdardı. Emine’ye Bediüzzaman’ı ve Risale-i Nurlar’ı anlattı. Yıllardır çekilen sıkıntılardan bir bir söz etti. Ümmühan Hanım Emine’ye üzülmemesini doğru ve hak yolda yürüyenlerin böyle sıkıntıları çekebileceklerini anlattı.

Emine o tokattan sonra Bediüzzamanı ve Risale-i Nurlar’ı daha çok sevdi. Evlerinde bütün aile Nur havuzuna düşmüş gibi Nurlar’la meşguldüler. Emine’nin babası Abdulkadir Ünlü Bediüzzaman’ı ziyaret etmiş Risalelerin yazılmasında dağıtılmasında hizmeti olan biriydi. Aynı zamanda Bolvadin’de encümen azasıydı. Bir gün Bolvadin’de birkaç encümen azasıyla bir araya gelerek bir karar alırlar. Hemen kararlarını uygulamaya geçirerek bir bahçeye iki odalı bir ev yaparlar. Ev hazır duruma gelince “Emirdağlılar Bediüzzaman’ın kıymetini bilmiyor” diye, onu Bolvadin’e dâvet ederler. Bediüzzaman onlara, “Bolvadin çok dindar, gelirsem bana çok hürmet ederler. Benim yüzümden herkes zarar görür” diyerek Bolvadinlilerin teklifini kabul etmez.

Bediüzzaman, Emirdağ’dan çıkıp ziyaretlere giderken arabası Bolvadin’den geçerken Emine’nin evlerinin önünden geçerdi. Emine annesi ile her seferinde onu görürdü. Bediüzzaman arabasının içinden Bolvadinlilere el sallar ve elini göğsüne kapatır hepinizi talebeliğe kabul ettim şeklinde bir hareketle selâm verirdi. Ayrıca Bediüzzaman Bolvadinli hanımlara da özel duâ ederdi. Çünkü Bediüzzaman tesettür konusunda Bolvadinli Hanımları çok tebrik etmiş. Bolvadinli hanımlar sokağa çıktığında tek gözleri açık şekilde dolaşır ve çarşaf giyerlerdi. Uzun zaman Emine’nin büyüdüğü Bolvadin’de hanımların ders yapacakları bir medreseleri olmadı. Cuma günleri bir evde toplanarak önce yetmiş bin Kelime-i Tevhit çeker ardından Kur’ân harfleriyle yazılı Risale-i Nur’dan dersler okundu. Bediüzzaman’ın talebesi Şahide Hanım dersleri organize eder güzel ve kalıcı hizmetlere vesile olurdu.

Emine ilk Risale-i Nur okumasını “Şuâlar” isimli kitaptan yapar. Emine bir gün dershanede yaşlı bir hacı kadınla kitap okurken kapı çalınır. Kapı açıldığında Bediüzzaman’ın talebelerinden Bayram Yüksel içeri girer. Emine’nin kitap okuduğunu görünce “Emine oku bakalım, nasıl okuyorsun?” diye ona kitabı okumasını söyledi. Emine sessiz ve çekingen biri olduğundan alçak sesle okur. Paragrafı bitirince Bayram Yüksel Emine’ye “Baştan bir kere daha oku!” der. Emine’ye iki üç defa daha okuttu. Emine neden bana tekrar tekrar okutuyorsunuz? diye sorar. Bunun üzerine Bayram Yüksel, “Kardaşım, ders yaparken, ister bir kişi olsun, ister bin kişi olsun burada kimse yok diyeceksin ve Risale-i Nur’u kendine okuyacaksın. O zaman etkili olur. Kendi nefsini ıslah edemeyen, başkasınınkini ıslah edemez!” der. Emine yıllar sonrada da Risale-i Nur’u her okuduğunda Bayram Yüksel’in o sözleri aklına gelir ve okumasını o tarzda yapardı.

Emine 1973 yılında Ankara’ya gelir ve Hacı Bayramda açılan yeni hanımlar dershanesine hizmet etmek için yerleşir ve hizmetlerine devam eder. 1974 yılında Ankara’da erkeklerin dershanesinde kalan Ömer Pektaş Bey ile evlenir. Ankara’ya geldiği günden itibaren Risale-i Nur derslerine faal olarak katılır. Altı yaşında Bediüzzaman Hazretleri’nin elini öptüğü için öğretmeninden yediği tokat hayatı boyunca onu Risale-i Nurlar’ı daha iyi anlamasına ve samimî bağlanmasına sebep olmuştu. Sıkıntılı ve zor günlerinde dahi Risale-i Nur derslerini tutuklanırım korkusu ile terk etmedi. O “tokat” gelecekteki korkularını yok etmiş, Risale-i Nur hizmetinde onu şevkli ve canlı tutmuştu.

Kaynak: Risale Haber- Nurdan Huyut 17 Mayıs 2009 röportaj

Okunma Sayısı: 2555
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ihsan

    4.7.2021 19:30:47

    Allah razı olsun hocam.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı