Bu süreçte, hem siyasî hayatını sürdürdü, hem de eğitimine devam etti.
Eğitim hayatındaki bu gecikme ve zorluklar, onun azmini ve kararlılığını daha da pekiştirmişti. Adnan Menderes, 1931 yılında Aydın milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girmiş ve CHP saflarında aktif bir siyasî hayat sürdürmüştü. Bu dönemde, özellikle 1945 yılına gelindiğinde, parti içi muhalefetin önemli bir figürü olarak öne çıkmıştı.
Menderes’in CHP’deki faaliyetleri, meclise sunduğu kanun önergeleri ve tutumları dikkat çekmişti. 1945 yılında, II. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte Türkiye’de demokratikleşme talepleri artmış, bu süreçte CHP hükümeti, toprak reformunu gündeme getirmişti. Şükrü Saraçoğlu hükümeti tarafından hazırlanan “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu” tasarısı, büyük toprak sahiplerinin ellerindeki arazilerin bir kısmının topraksız köylülere dağıtılmasını öngörüyordu. Ancak bu tasarı, parti içinde ve özellikle büyük toprak sahipleri arasında tartışmalara yol açmıştı.
Adnan Menderes, İzmir Milletvekili Celal Bayar, İçel Milletvekili Refik Koraltan ve Kars Milletvekili Fuat Köprülü ile birlikte, 7 Haziran 1945 tarihinde CHP Meclis Grubu’na “Dörtlü Takrir” olarak bilinen önergeyi sundu. Bu önerge, parti içinde daha demokratik ve liberal bir anlayışın benimsenmesini talep ediyordu. Ancak, CHP yönetimi bu önergeyi reddetti ve bu dört milletvekili parti içinde muhalif olarak görülmeye başlandı. Bu süreç, Menderes ve arkadaşlarının CHP’den ihraç edilmesine ve Demokrat Parti’nin kuruluşuna giden yolu açtı.
Menderes, CHP’de bulunduğu dönemde basın ve ifade hürriyeti konularında da eleştirilerde bulunmuştur. Hükümetin meclise getirdiği Basın Kanunu tasarısı üzerine yaptığı konuşmalarda, tasarının demokratik ilkelere aykırı olduğunu ve basın hürriyetini kısıtlayacağını savunmuştur. Bu eleştirileri, parti içinde ve kamuoyunda geniş yankı bulmuş, Menderes’in muhalif kimliğini pekiştirmişti. Menderes’in eleştirileri ve muhalif tavrı, partinin sert ve otokrat yönetimi tarafından hoş karşılanmamış ve parti içi disiplin mekanizmaları devreye sokulmuştu. 6 Eylül 1945 tarihinde yapılan CHP Genel İdare Kurulu toplantısında, Menderes ve Köprülü’nün parti aleyhine faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle cezalandırılmaları gündeme gelmiştir.
Bu süreç, Menderes’in CHP’den ihraç edilmesiyle sonuçlanmış ve Demokrat Parti’nin kuruluşuna zemin hazırlamıştı. Adnan Menderes’in hayatı, çocukluk ve gençlik yıllarından itibaren türlü meşakkatlerle şekillenmiş, bu zorluklar onun karakterini ve liderlik vasıflarını pekiştirmişti. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin 25. Lem’a, Altıncı Deva’da musibetler hakkında söylediği; “... senin başından geçmiş elemler, musibetlerin düşünmesi, bir manevî lezzeti deşiyor ki senin kalbin şükreder. Çünkü elemin zevali, lezzettir. O elemler, o musibetler zevaliyle, ruhta bir lezzet irsiyet bırakmış ki düşünmekle deşilse ruhtan bir lezzet akıyor, şükürler takattur ediyor” cümlelerinde ifade edildiği gibi bir bakıma Menderes’in yaşadığı sıkıntılar, onun sabır ve metanetini arttırmış, milletine hizmet yolunda azmini kuvvetlendirmişti.