"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman’ın elini öpen ve hizmet eden bahtiyarlardan: Merhum Şeref Abi

Muzaffer KARAHİSAR
27 Ağustos 2019, Salı
Geçen gün Şeref Ciltevine uğradım.

Merhum Şerafettin Öztaylan’ın oğlu Mustafa Bey, uzun yıllardır baba mesleğini sürdürüyor. Atölyede kitaplar ciltlendiği gibi bürokrattan, eşraftan, esnaftan kitap dostları, kültürlü, inançlı, nezih insanlar da sık sık atölyeye uğrarlar. Orada her daim sohbet, muhabbet eksik olmaz. Dini, milli mevzular konuşulur, eskilerden hatıralar yâd edilir. Sesi güzel hocalar geldiğinde Kur’ân-ı Kerim tilaveti, ilahiler okunur, dualar edilir. 

O gün kapıdan içeriye adım attığımda tekbir sesleri vardı! Güzide insanlar toplanmış, sesi güzel hafızlar hatim duası yapıyordu. O müstesna mekân cilt atölyesi değil sanki bir mescit, bir medrese, bir dergâh gibi insanları kucaklıyordu. Oranın manevi, lahuti ve güzel atmosferi ruhları ferahlatıyordu. Rabbimize ihlasla ellerimizi kaldırdık, salavat-ı şerifelerle, hatim duasının manevi bereketiyle, feyziyle huşu ve huzur bulduk. Yaşlı bir insanın mırıldandığı “Hay kalbim zikrullah…” ilahisini kaldığı yerden söylemeye devam eden grup “Erler demine, destur alalım… Ya Rasülullah senin aşkına ben hayran olayım…” kasideleriyle gönüllerimizi coşturdular.  

Kapıdan girince Mustafa Bey’e, Niyazi Mısrî’nin: “Günde bir taşı bina-yı ömrümün düştü yere/ Can yatar gafil, binası oldu viran bîhaber.” Gönül fırtınasında kalbimin sayfaları dağıldı, toplayıp ciltleyebilir misin? diye espri yapacaktım, ancak şu ortamda bütün manevi dertlerim deva, yaralarım şifa buldu, dedim. Tevazuuyla gülümsedi... 

Dünya bir misafirhane, bir han ve bir bekleme salonu her gelen vazifesini yapıyor, güzel hizmetleri, hatıraları, eserleri bu kubbede hoş bir sada olarak bırakıp gidiyor. Mustafa Bey’e Üstad Bediüzzaman’dan hatıra kalan yirmi beş kuruşu sordum. Annesi Gülsen Hanım kendine ait çeyiz sandığında o parayı manevi bir miras olarak, itina ile sakladığını ifade etti. Gülsen Hanım’ın, çocukken Üstadın elini öpme sevinci, unutulmaz bir mutluluk kaynağı olarak kalbindeymiş.

Ciltçi Mustafa Bey’in anlattığına göre, merhum babası Şerafettin Öztaylan, Üstadın elini öpmüş, duasını almış bahtiyarlardan. Şerafettin Beyin dayısı Hulusi Özerkan1947 yılında Demokrat Afyon gazetesini çıkarmış. Gazetenin basıldığı matbaada Şerafettin, küçük yaşta hem çırak olarak çalışır hem de okuluna devam eder. 1949 yılında Zübeyir Ağabey, ciltlenecek kitapları, eserleri matbaaya getirir. Şerafettin teslim alır ve ciltleri geri teslim edermiş. Zübeyir Ağabey, her gelişinde genç Şerafettin’e Üstadımın selamı var, sana dua ediyor, dermiş. Zübeyir Ağabey, ciltlenmiş kitapları alırken Şerafettin’e yine Üstadın selamını söyler ve 25 kuruşu uzatır, bu parayı Üstad sana gönderdi, der. Evin bereketi ve bir hatıra olarak o para hâlâ merhum Şerafettin Beyin eşi Gülsen Hanımın sandığında muhafaza edilmektedir.

Şerafettin, bir gün okul arkadaşı Cemalettin Dülger ile hükümet meydanında karşılaşır. Kendine selam gönderen Üstad Bediüzzaman’ı merak ettiğini söyler. Arkadaşı Cemalettin, o büyük bir alim, kitapları ve kerametleri var. Mübarek bir zat, diye anlatırken eli silahlı askerlerin konuşmalarından oraya yakın yerdeki cezaevinden Bediüzzaman’ın hastaneye götürüleceğini duyarlar. 

Her şeyi göze alarak, askerlere fark ettirmeden koşup bir anda Bediüzzaman’ın elini öpmeyi planlarlar.  Üstadın geçeceği yerde, fark ettirmeden, sabırsızlıkla beklerler. Üstad geçerken ikisi birden hızlıca koşarlar. Cemalettin Dülger askerin darbesiyle düşer. Askerler onunla uğraşırken Şerafettin koşar, Üstada kavuşur. Bediüzzaman’ın elini acele öper! Üstad da dua ile başını ve sırtını sıvazlar. Askerler yetişir, birazda Şerafettin’i hırpalayıp döverek uzaklaştırırlar… Çektiği zahmetin acısı, sıkıntısı geçer ancak Bediüzzaman sevgisi, ondan ölünceye kadar eksilmez...

4 Haziran 2010 yılında Hakkın rahmetine kavuşan Şerafettin Bey, son derece dürüst, çalışkan, esprili, nüktedan ve sohbetlerine doyum olmayan bir kişiymiş. Çok yönlü, itibarlı, meşhur bir insanmış. Afyon Lisesinde Personel Şefliği, Milli Hakemlik, Ciltçilik mesleklerini icra etmiştir. O zamanlar çevrede tek olan Afyon Lisesinde yatılı ve gündüzlü okuyup esnaf, doktor, siyasetçi, bürokrat olanlar… Futbol camiasından herkes ve cilt atölyesinden tanıyan Afyonkarahisar halkı hâlâ onu çok severler, Şeref Abi, diye saygıyla, sitayişle anarlar…

Okunma Sayısı: 2011
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı