"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şapka deyip geçmeyin! -1

Nahit Topaloğlu
28 Mayıs 2024, Salı
Ah bu şapkadan çektiklerimiz.

Harf inkılâbıyla İslâm harflerinin değiştirilmesi, kitâbelerden tâ mezar taşlarına kadar İslâm harfleri yazılı her şeye savaş açılması, böylece bir neslin Kur’an’dan koparılarak insanımızın kutsal kitabını okuyamaz hâle düşürülmesi yetmemiş; Lâtin harfleri ile de yazılsa mânâlarıyla bizi mâzîmize bağlayan kelimelerin yazımlarıyla oynanarak mâzî ile irtibatını tamamen kopartmak için káideler uydurulmuş.

İşte size şeytanın aklına gelmeyecek bir imlâ káidesi: Kelimelerin sonunda “b,c,d,g” sesleri bulunmayacakmış. Kelimenin sonundaki bu sessizler, “p,ç,t,k,” şeklinde yazılacakmış.

Niye ki? Kelimeleri aslı gibi yazmak varken niçin yorgunu yokuşa sürüyorsunuz? 

Sebebi şu: Pek çok kelimemiz bizi geçmişe bağlıyor; mânâlarıyla, tedâileriyle İslâm kokuyor. Bir yandan bu kelimeleri dilden tamamen atıp yerlerine “öz Türkçe” makyajıyla yeni kelime uydurma faaliyetleri bütün hızıyla sürdürülmüş, öte yandan mevcut olanlar dilden sökülüp atılana kadar onların, kökleriyle, çağrışımlarıyla irtibatları kopartılmaya gayret edilmiş.

Meşhur anekdottur: Mezkür imlâ káidesiyle isimleri kuşa dönmüş

iki edîbimiz (Cenab Şahâbeddîn, Abdülhak Hâmid) zamanın basın merkezi Cağaloğlu’unda karşılaşırlar.

Abdülhak Hâmid, “Cenap, Cenap” diye son harfini sert sessiz “p” ile telaffuz ederek takılır şâire; “İsme bak, hizaya gel!” kabîlinden.

Cenab Şahâbeddîn lâfı gediğine yerleştirir: “Üstâdım, ben tek harf ile Cenap olup kurtardım. Seni Hamit diyerek ham yapıp peşine bir de it taktılar!”

Hâmid, “hamdeden, şükreden” demek. Hamd ve şükür kime gider? Allah’a. Peki Hâmid’in şapkasını atıp peşine it takılınca?

Nurlarda “Elhamdü lillâh” lâfzının “Ezelden ebede kadar her kimden ve her kime karşı bütün hamd ve şükür, Ona mahsustur.” şeklinde tercümesi bu sırdandır.

Esas mevzûmuz şapkaydı, it takıldı, saded hârici yolumuz Cağaloğlu’na çıktı; dönelim.

TDK yazım (imlâ) kılavuzunda ismi önceleri “düzeltme, inceltme, uzatma işareti” diye geçerken “inceltme ve uzatma” vazifelerinin çoğundan azat(âzâd) edildiğinden olsa gerek, şimdi sadece “düzeltme işareti” olmuş bu işarete  halkımız, (başlarına cebren şapka giydirildiğinden mi acaba?) bir şapka giydirmiş ki çıkmamacasına.

İnce, uzun okunan pek çok kelimenin yazımında eskiden bolca kullanılan şapka işareti, gazetemiz yazarlarınca bile neredeyse terkedilmiş durumda. TDK’nın kullanılmasını lütfettiği(!) kelimelerde dahi çoğu yazarlarımız şapkaya antipatilerini(!) sergilemekte. Risâle baskılarında da aynı durum söz konusu. 50 yıllık Nurcular, “haşiye” diye şapkasız yazıldığını gördükleri için kelimenin ilk hecesini kısa okumaktalar.

Şapka kullanmakta cimrilik eden kimi yazarlarımız ise bazen en olmadık yerde şapka kullanarak kelimenin okunuşunda diksiyon hatasına sebep oluyorlar.

  “k,g” ünsüzlerinden sonraki seslilerin üzerinde şapka kullanılırsa, bu iki ünsüz ince okunur: kâtip, kâğıt, gâvur, nigâr gibi. Fakat k,g’nin bulunduğu hecenin ünsüzü kalın ama seslisi uzun okunacaksa şapka kullanılmaz.

Kıdemli Nurcuların bile Üstadın bir eserini (Zülfikár) hatalı telaffuzları dikkatimi çekmiştir. Son hecenin ilk ünsüzü “kef” değil “kaf”tır. Yazarken ya hiç şapka konmayacak ki “kef” gibi ince okunmasın veya son hecedeki “a”, kalın fakat uzun okunacak ma’nâsında “á/ā” şekillerinden biriyle (Zülfikár/Zülfikār) yazılacak ki yanlış telaffuza meydan kalmasın.

“Şapka” deyip geçmeyeceğiz; devam edecek inşâallah!

Okunma Sayısı: 1392
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdurrahman AYDIN

    28.5.2024 15:52:13

    1) Evet, bu konu çok önemli. Önemine binaen bir kişinin görüşünden ziyade cemaatimizdeki edebiyatçıların toplanarak konuyu enine boyuna ele alması gerekiyor. Örneğin, Latin harfleriyle yazarken teamüldeki gibi ÜSTAD mı, yoksa kelimenin Arapça aslına uygun yazmaya kalkarak ÜSTAZ mı, yahut Türkçe seslendirme kurallarına uyarak ÜSTAT mı yazacağız? Konuyu gündeme taşıdığınız ve hepimizin rahatsız olduğu okuyuş hatalarını göstermeye başladığınız için tebrik ve teşekkür ederim.

  • HÇeşitcioğlu

    28.5.2024 15:52:04

    devam edecek inşâallah! Bekliyoruz.

  • Abdurrahman AYDIN

    28.5.2024 15:49:52

    2) Konuyu işlemeye devam edeceğinize göre -sizin de belirttiğiniz gibi- kıdemli Nur Talebeleri tarafından bile yanlış okunan o kadar çok kelime var ki... Meselâ: DÂHÎ mi, DAHÎ mi? Malum, "süper zekî" manasında kullanılmışsa birinci, "bile" anlamında kullanılmışsa ikinci şekilde okunmalıdır. Keza, DALÂLET/DELÂLET de farklı manadaki kelimelerdir. Okuyuş itibariyle SÂHİFE yanlıştır, doğrusu SAHÎFE dir. LÂTİFE yanlıştır, doğrusu LATÎFE dir. TARÎK-I dünya yanlıştır, doğrusu TÂRİK-I dünyadır. Yazınızın devamını bekliyoruz.

  • Müjdat Bayar

    28.5.2024 08:50:14

    Yazmak istediklerimi kağıda dönmüşsünüz. Okurken aklıma hep ''Zülfikar'' kelimesi gelmişti. Görünce sevindim. İsmi Zülfikar olan bir talebeme Zülfikâr dememem garip oluyordu. Bir de inkılap kelimesinin telaffuzunu ''kef'' harfi kullanmak var ki ayrı bir bahis. Düzeltme işaretini kullanmak elzem. Kar ve kâr kelimelerinin imlasındaki bir yanlışlık hepimizin bildiği meşhur anlam skandalına sebep oluyor.

  • Mehmet Soydan

    28.5.2024 08:32:26

    Böyle bir yazıya ihtiyaç vardı.

  • S.topuz

    28.5.2024 07:48:39

    "Ezcümle, bir hadîste: "Âhirzamanda dehşetli bir şahıs sabah kalkar, alnında (Hâzâ kâfir) yazılmış bulunur." diye hadîs var deyip benden sordular. Dedim: "Bir acib şahıs, bu milletin başına geçer ve sabah kalkar başına şapka giyer ve giydirir." Bu cevabdan sonra bunu sordular: "Acaba o zaman onu giyen kâfir olmaz mı?" Dedim: "Şapka başa gelecek, secdeye gitme diyecek. Fakat baştaki iman o şapkayı da secdeye getirecek, inşâallah müslüman edecek." Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Şualar - 359

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı