"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Felâketler, musîbetler ve düşündürdükleri

Nejat EREN
04 Şubat 2020, Salı 00:05
Elazığ ve Malatya’daki bütün felâketzedelere geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Cenab-ı Hak bütün insanlığı felâketlerden muhafaza etsin. Amin.

Eski deyimle, “zelzele!” güncel olarak, “deprem!” Kelime olarak tamam da! Mana ve mesajları tam olarak algılanabiliyor mu? Önemli olan o!

Yer kabuğu katmanlarının kırılıp yer değiştirmesi, yanardağların püskürmesi, yerkabuğu kırılmasından ortaya çıkan titreşim, sarsma, çökme, gaz sıkışması, patlaması, fay hattı ….vb : Hepsi tamam! Ama asıl gündemden düşmemesi gereken üç boyutu birlikte dikkate almak gerekmez mi? İlmî, insanî, manevî boyutlar.

İlmî boyutu, teknolojik veriler, fay hattı haritaları, rakamlar, tahminler, geçmişe dönük hikâyeler.

İnsanî boyutu, ahlar, vahlar, yardım, haberler, tahminler ve yorumlar. Asıl olan ise imanî boyutudur. Sorulması gereken sorular var! Genel anlamda “DEPREM” neden meydana geldi?

Özelde ise: Neden İslâm memleketi?

Neden gece veya masum bir vakitte?

Hangi fiilimizle buna sebep olduk?

Asıl olan çare ve çözüm nedir?

Hisleri kabartan, şaşkınlığı çoğaltan, heyecanları arttıran; sahadaki günübirlik yorumlar, magazin haberleri, siyasî rant çekişmeleri gibi konular mutat ve bilinen şeyler. Asıl olan bunlardan çıkarılacak ders ve ibret, sonuç ve nefsi bir muhasebe olmalı değil mi? İlim adamları denen gruptan şimdiye kadar hiçbir şekilde ne Doğu Anadolu, ne Elâzığ, ne Malatya hattında bir büyük depremden haber ve işareti toplum hatırlamıyor. Sonradan kendilerinin yaptığı hatırlatmalarla da bu sabit.

En büyük bir eksiklik, günün karmaşaları içerisinde musîbet ve felâketlerin asıl sebep, fiil, netice, sorumluluk, neden, nasıl, niçinlerinden uzakta kalmak manevî boyutuna kimsenin bir işaret bile etmemesidir. 1999 Depremi’ne “İlâhî İkaz” diyen gazetemiz imtiyaz sahibi muhterem Mehmet Kutlular bu beyanıyla hapse mahkûm edilmiştir. Müslüman bir ülkede kâinattaki en ufak bir hareketin bile Allah’ın iradesinde olduğunu unutmaması gereken beyinler farklı sahalara kaymamalı. Kâinat ve insanlığın rehberi olan ve her derdin çözümü Kur’ân ve sünnettir. Bu tür musîbetlerden ders almak, kendi nefis muhasebemizi yaparak esas olan kendimize odaklanmak olmalıdır.

Bütün kâinat hâdiselerinde perde altında gizlenen pek çok mânevî çiçeklerin olduğu gerçeğini akıldan uzak tutamayız. Aklı boğan gereksiz abartılarla oyalanmak olamaz. “Damdan düşenin” manevî yaralarını saracak maddî yardımlara evet! Manevî boyutu gündemde tutmak, mevcut an ve istikbal için en büyük güvencedir. Kâinatı memnun edip semanın alkışlayacağı manevî hizmetler rahmet bulutlarıdır.

Depremlerin sayısal rakamlarında kaybolmak, maddî kayıplardan daha zararlı olsa gerek. Çok tecrübelerle, genel hataların neticesinde hava, zemin, zelzele, fırtına gazab-ı İlâhîyi haber verir. Bu hiddet etmelerinin farkında olmak. İslâmiyet ve iman hakikatlerine zarar verecek umumî hatalardan kaçınmak. Musîbetlere karşı sigorta; umumî hatalardan dönüp, tam nedametle duâya devam etmek olduğunu bilmek.

Kâinatta geçerli olan fıtrat kanunlarını bilip uymak. Küfür ve dalâletlerin terazinin bir kefesini doldururken, inananların hata, günah, isyan ve gafletleri ile sevaptan mahrum fiillerinin felâket ve musîbetleri celp edip aynı kefeye ağırlık vererek musîbete dâvetiye çıkardığı şuuruna ermek.

Hata ve günahlar çoğaldıkça, isyan, küfür, hile, haram, zina, fuhşiyat, adaletsizlik, zulüm, haksızlık, baskı, rüşvet arttıkça, ehli dünya, maneviyata iliştikçe, yakında bekleyen yangınlar, tufanlar, zelzeleler ve taunların istilâsına uğrayacağımızı akıldan uzak tutmamak. Ahir zamanın alâmetlerinden olan menfi hadiselerden uzak kalıp olaylardan ders ve ibret almak.

İlmî izahlar sadece akla değil, vicdanları tatmin edecek manevî izahlarla bütünleşmeli. İmanlı depremzedelerin manevî şehit olduğu, kaybolan mallarının sadâka hükmüne geçtiği inancı insanı hayata bağlar. Allah hikmetinin gereği olarak görünen sebepleri tasarrufâtına perde ediyor. Bütün bunların harika açıklamaları Bediüzzaman Said Nursî’nin Sözler kitabında, Ondördüncü sözün zeylinde mündemiçtir.

Asıl musîbet dine gelen musîbettir. Cenab-ı Hak ilkönce bizleri manevî ve dinî musîbetlerden muhafaza etsin. Amin.

Okunma Sayısı: 2804
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Yusuf taha

    4.2.2020 17:03:09

    Kainattaki hadiselere bir müslüman olarak deist,ateistler gibi materyalist anlayış sahipleri gibi bakamayız.maddi sebeplerin yanında manevi tetikleyicilerin de olabileceğine inanırız.zira Allah kainata her an müdahil olduğunu kabul ederiz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı