Hayat bir tarz ve seyir halinde gitmez.
Peygamberler ve binlerce müceddid ve evliyalar insanları doğru yola davet etti, bu vazifeyi hakkı ile yerine getirdiler.
Peygamberimiz kendisinden snora peygamber gelmeyeceğini, ancak ‘müceddid’ geleceğini haber vermiştir. Bunlar dinin üzerine konan ‘toz’ları silmişlerdir. Bediüzzaman Hazretleri de, “Elde Kur’ân gibi bir mu’cize-i baki varken, başka bürhan aramak aklıma zait görünür. Elde Kur’ân gibi bir bürhan-ı hakikat varken, münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir?” demekle büyük bir ilânatta bulunmuş ve hayatı ve eserleriyle bunu ispat etmiştir.
Sıra talebelerine gelmiştir. Ve, o halis talebeler bunu ispat ve neşri için çetin mücadele vermişlerdir. Yeni Asya’nın vazifesi de inançlara gelen hücumları geri püskürtmektir.
Ne mahkemeler, ne onun muarız ve muhalifleri onları dâvâsından vazgeçirememişlerdir. Yeni Asya bu yolda devam edecektir.
Yeni Asya, sen yıllarca neler çektin, nice sıkıntıları ve badireleri aşarak geldin. Bunu tarih altın harflerle yazacaktır.
Eğilmeden ve bükülmeden yoluna devam etmek ne kadar güzeldir. Bu yolun elbette mükâfatı çok büyük ve yücedir.
Anadolu’yu ve âlem-i İslâm-ı muhafaza eden elbette Nurlar’ın intişarı ve onu kendine dâvâ edenlerdir.
İçinde bunduğumuz musîbetlerden kurtulmak bu hakikatlerin intişarına da bağlıdır.
Sadece ülkemizde değil, sair ülkelerde de Nurlar’ın tabı ve intişarı bu mana ve mahiyettir. İstikamet bu açıdan önemlidir.