İnsan; ömrümde görmedim, daha neler göreceğiz bakalım derken, bir de bakmış ki hiç hayal edemediği şeyleri görmeye başlamış... ve de görmüş. Kim hayal ederdi ki bir virüsü Cenab-ı Hak, isyankâr, itaatsiz, israflı ve ehl-i sefahat olmuş insanlığın başına bir ikaz edici, bir ihtar edici belâ ve musîbet olarak versin? Hiç kimse...
Zaten herkes ders almıyor. Eski günlerini özlüyor. Ne zaman kavuşacağız diye sabırsızlık gösteriyorlar. Ehl-i imanın havası ise bir başka âlem. Yarım yamalak çekidüzen vermeler ve biraz daha fazla Allah demeler. İşte o kadar... Ne yaptık da bu belâ, bu musîbet başımıza verildi diye düşünen, hayıflanan yok!..
Varsa da yoksa da Ramazan gelmiş ne yiyeceğiz, ne içeceğiz ve ne seyredeceğiz, aynı tas aynı hamam. Şu mübarek Ramazan-ı Şerifi fırsat bilerek, şu belâ ve musîbetin ihtarlarını iyice anlayayım, iyice kavrayayım ve gerekenleri yapayım diyen yine pek az...
Merak ilmin hocası ama... neye merak? Her gün kaç kişi ölmüş, kaç kişi hastalanmış, nereler de hastalık yayılıyor, kim ne demiş, kim ne dememiş vs. Yahu ne doktorsun, ne görevlisin, ne de üstüne vazife. Dünyayı kurtarmaya, ahkâm kesmek için malûmat toplamaya bakacağına!.. Kendini manen kurtarmaya baksana be hey adam olacak adam!..
Allah vermiş, Allah birşeylerin ikazını yapıyor. Allah bizlerden birşeyler istiyor. Ne yapmalıyım, ne etmeliyim bir düşünmek yerine... Marifetli insanoğlu, birine fıkra mesajları atıyor, dalga geçiyor, alay ediyor... Ve yine vur patlasın çal oynasın.
Tamam camiler kapalı, evini mescid yap. Hocalar ortalıkta görünmüyor, sen hoca ol (herşeyini sorup öğrendiğin gogul babana sorup öğrenebilirsin. Mektebe medreseye ihtiyaç yok artık!..) Aç bir dini kitap oku, bütün kitaplara dijital olarak ulaşabileceğin bir asırda yaşıyorsun. Evini kütüphane kabul et... Ticaretimi yapamıyorum diye hayıflanma! Al sana ahiret ticareti için muazzam bir ticaret imkânı...
Velhasıl, şu anda herkes ve herşey ALLAH ALLAH derken sakın sen de geç kalma!