"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İyiliği emretmek ve kötülüğü engellemek

Rukiye Anar
20 Şubat 2022, Pazar
Günümüzde unutulmaya yüz tutmuş bir farz olarak önümüzde duran bu vazife her m’ümin kişiye ifâ edilmesi gereken yükümlülüktür.

Zira bu işi hakkıyla yerine getiren bir topluluk bulunmadığı müddetçe her Müslümanı bağlayan bir sorumluluktur. Kısaca iyiliği emretme ve kötülüğü engellemek anlamına gelen bu Kur’ânî kavramlar terkibi İslâm toplumunu yeniden inşa edecek, Kur’ân ve sünnet prensipleriyle diriltecek hareketin adıdır. Her dönemde bozulma, yozlaşma olduğu gibi bu dönemde daha şiddetli bir inhiraf, bozukluk  sapıklık olduğundan daha âcil, daha ehemmiyetli bir çalışmaya ve gayrete ihtiyaç var. 

Bu ehemmiyet âyet-i kerîmede şöyle ifade ediliyor: “Sizden hayra çağıran, marufu emreden, münkerden vazgeçirmeye çalışan bir ümmet bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Ali İmran, 10) 

Bu âyette anlaşıldığı üzere Allah kurtuluşa ermeyi hayra çağırmakta, iyiliği emredip kötülüğü engellemekte olduğunu bize apaçık gösteriyor. Ancak bu görevi her fert kendi nefsinden başlayarak yakınından uzağa doğru yapmalıdır. 

Bu bir ıslah hareketi olduğu için kendi nefsini ıslah etmeyen bir başkasını ıslah edemez. 

Bu aynı zamanda İslâm toplumunda ortak şuurun meydana gelmesini sağlayan bir ilke, bir bakıma İslâmın temel dinamiğidir. Bunun ihmali değerler sisteminin zayıflaması ile giderek nihilizme ve anarşiye yol açacak telâfisi zor felâketlere sebep olabilir. Nitekim Gazâli, Allah’ın peygamberleri dinde “kutbu Azam” diye nitelendirdiği bu prensibin tahakkuku için gönderildiğini belirterek bunun ihmali peygamberlik müessesesinin anlamının yitirilmesi ile dinin ortadan kalkacağını ve fesadın yayılabilecegini söyler. (İhya -2- 391)

İslâm ümmetinin Kur’ân ve sünnet hükümlerine uygun, faziletli, sulh ve sükûnun hâkim olduğu bir hayat tarzını hedefler. Allah Resulü de (asm) “Bir kötülük gördüğünüzde elinizle, gücün yetmezse dilinizle ona da güç yetiremezseniz kalbinizle buğz edin (nefret)” demekle bizi kötülüğün, suçun karşısında bir tavır sergilemeye çağırıyor. Yâni Müslüman hiçbir olumsuz fiil ve kötü hareket karşısında pasif, duyarsız, yılgın, ezik olmamalı, mutlaka bunu ortadan kaldırmak için, emr-i bilmaruf görevini yerine getirmenin yollarını aramalıdır ki toplumda ıslah gerçekleşsin. 

Her türlü münker ve şer işlere kilit olmak ve her türlü hayra yol açmak, maruf olan her harekete anahtar olmak için bütün gücüyle çalışmalıdır. Aksi halde Kur’ân’ın bize yüklediği bu dinamizmi kaybederiz. Neticede günümüzde olduğu gibi helâk olacak kavimlerin durumuna düşeriz. 

Efendimiz (asm) bununla ilgili “Bana hayat bahşeden Allah’a hamd olsun ki siz ya iyiliği emredip, kötülükten alıkorsunuz, ya da Allah Kendi katından sizin üzerinize azap gönderir. O zaman duâ edersiniz de duânız kabul olmaz” buyurdu. (Ebu Davut, Tirmizi, ibn-i Hambel)

Şu hâlde âlemi İslâmın üç asırdan beri zillet ve meskenet içinde kıvranması bunun delili değil midir. Kişinin nefsini, evlâdı iyalini, malını makam ve mevkisini düşünerek hakkı söyleyememesi, iyiliği yayıp kötülüğe karşı duramaması da ayrıca ele alınması gereken bir konudur. 

Emr-i bil maruf söz ve nasihat ile yapıldığı gibi her türlü meşrû yollarla ve kanallarla yapılabilir. Nasıl ki münker her çeşit kanalla ve metodla geliyor, özellikle iletişim araçlarının kullanılmasıyla her eve giriyorsa, şuurlu ve duyarlı Müslümanlar bu vasıtaları kullanarak hakkın dili, hakikatin tercümanı olabilirler. 

Artık günümüz dünyasında gazete ve dergi, kitâp bu vazifeye hizmet ederken, mâalesef bu sel gibi akan münker karşısında yetersiz kalmaktadır. Onun için medyanın özellikle sosyal medyanın her mecrasını kullanarak her kulağa hayrı söylemek, her kalbe iyiliği fısıldamanın çabasında olmalıyız. 

Bu vazife cihad farziyetinde bulunmaktadır. Bunun ciddiyetini Kur’ân’ın tekrarıyla gelen ilâhî hüküm kadar, Asr-ı Saadette nasıl temsil edildiğini Sahabe efendilerimiz üzerinde görmekteyiz. 

Hem Kur’ân-ı Kerîm’de, hem sünnette uygulamasını daha çok tetkik ederek ve okuyarak öğrenebiliriz. 

Ayrıca bu konuda Nebilerin hayatına, Efendimizin (asm) harekâtına, âlimlerin mücadelelerine dikkatle bakmak gerekmektedir.

Selâm ve duâ ile. 

Okunma Sayısı: 2526
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı