"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hz. Davud Aleyhisselam’ın demir mu’cizesi

Mehmet ÇETİN
06 Aralık 2025, Cumartesi
Demir Risalesi’nin Mütalâası (10)

Bilindiği üzere, Kur’ân’da peygamberlerin mu’cizelerinin söz konusu yapılmasının iki temel gayesi vardır: Birincisi: Peygamberliklerini halka tasdik ve kabul ettirmektir. İkincisi: Maddî terakkilerinde insanların muhtaç olduğu hususlara ışık tutacak birtakım örnekler göstermektir.

Hz. Davud Aleyhisselâm’ın bir mu’cize olarak zırh yapma sanatını öğrenmesi ile ilgili İslâmî kaynaklarda geçen hadis şöyledir:

“Davud Aleyhisselam hem peygamber, hem de hükümdar olarak kavmini âdil bir şekilde yönetiyordu. Halkın durumunu ve devletin icraatını öğrenmek maksadıyla, tebdil-i kıyafet ederek halkın arasına karıştığı bir sırada, insan suretine girmiş bir melek yanına yaklaşarak Hz. Davut’a (as) yönetiminin iyi olduğunu, halkın kendisinden memnun olduğunu ancak, ailesinin geçimini devletin hazinesinden karşıladığını söyledi. Bu sözler fazlasıyla kendisini etkiledi ve Allah’a yalvararak, geçimini sağlayacak bir mesleğin, kendisine ihsan edilmesini diledi. Duası kabul edilerek, zırh yapma sanatı kendisine ihsan edildi. Aynı zamanda zırh yapıp giyen ilk kişi de o oldu.”

Onun bu durumuna işaret eden Peygamber Efendimiz (asm); 

“İnsanın yediğinin en güzeli, kendi kazandığıdır. Allah’ın nebisi Davud kendi elinin emeğinden başkasını yemezdi” diye buyurmuştur.1

Hz. Davud’un döneminde demirin kullanımı

Hz. Davud’un Kur’ân’da belirtilen özelliklerinden birisi de demiri işleyip zırh yapmasıdır. Allah, İsrâiloğulları’nı savaşın şiddetinden korumak için Hz. Davud’a zırh yapmayı öğretmiş, demiri yumuşatmak suretiyle ustaca işlenmiş geniş zırhlar yapmasını bildirmiştir ki ilgili ayetlerin meali şöyledir:

“Ona sizin için zırh yapmayı öğrettik ki savaş darbelerinden sizi korusun. Artık şükredecek misiniz?"  (Enbiyâ: 80)

“Andolsun biz Davud'a tarafımızdan müstesna bir lütufta bulunduk. 'Ey dağlar! Onunla birlikte tesbih edin. Ve ey kuşlar, siz de!..' dedik. Ve onun için demiri yumuşattık. (Ona şöyle buyurduk:) 'Geniş zırhlar imal et, örgüsünü ölçülü yap.' Siz de (ey mü’minler) iyi ve yararlı işler yapın; şüphesiz ben yaptıklarınızı görmekteyim." (Sebe’, 34/10-11)

Hz. Davud, demiri bulan değil, demiri eritmede farklı bir yöntem bulandır2 ki ayette “ve elennâ lehu’l-hadîd / ona demiri yumuşattık.”, denilir. Bu noktayı dikkatten kaçırmamak gerekir. Bediüzzaman da bunu şöyle ifade eder:

“Cenab-ı Hak, şu ayetin lisan-ı işaretiyle, manen diyor ki: “Ey benî Âdem! Evâmir-i teklifiyeme itaat eden bir abdimin lisanına ve kalbine öyle bir hikmet verdim ki, her şeyi kemâl-i vuzuhla fasledip hakikatini gösteriyor. Ve eline de öyle bir san’at verdim ki, elinde balmumu gibi demiri her şekle çevirir, halifelik ve padişahlığına mühim kuvvet elde eder.”3 

Bu ifadeden de anlaşılır ki daha öncesinden var olan demirin, Allah’ın kanun ve emrine uygun olarak hareket eden kulu Hz. Davud’un eline, demirin işlenmesi mahareti verilir. Bu maharete, öncesinden daha farklı olma vasfıyla dikkat çekilir. 

Razi, Davud’un (as) elinde demir, âdeta mum gibi oluncaya kadar yumuşamasından bahsederken kuşkusuz bunu, Allah’ın diğer bir kanunu ya da ikrâmı olan ateş ile yumuşatılmasına bağlayarak anlatır.4

Hz. Davud’u demircilerin piri olarak kabul ederken, demiri çok maharetle en iyi işleyen olarak anlamak doğru olanıdır, yoksa ondan önce demiri kullanan yoktur, insanlık demiri ilk defa onunla gördü, anlayışı yanlıştır. 

Dipnotlar:

1- Buhari, Büyu, 15; Mehmet Pekel, https://www.koprudergisi.com/wp-content/uploads/2024/05/Ilk-sayfa-Kopru-155-9.pdf; Mehmet Yusuf Yagır, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/314931; Niyazi Beki, https://www.zaferdergisi.com/makale/12533-demir-mucizesi.html; Osman Çakmak, https://www.zaferdergisi.com/makale/16429-kuranda-demir.html; İsmail Kocaçalışkan, https://www.zaferdergisi.com/makale/14647-demir-ve-hayat.html

2- https://siyervakfi.org/demir-hz-davudun-as-elinde-nasil-yumusadi/

3- Bediüzzaman Said Nursi, Sözler (2016), s. 287 (20. Söz)

4- Fahreddin-i Razi, Tefsir-i Kebir (2002), c. 18, s. 324, Huzur Yayınevi

Okunma Sayısı: 120
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı