İnsanın kendisine yapabileceği en büyük kötülük, vicdan temelli ortak akıldan kopup, bencilleşmesidir.
Bunu insan çoğu kez ortak akıldan kopayım diye yapmaz, ama kendi düşüncesini ortak aklın önüne koyduğu için yapar. Zaten eleştirel bakabilecek pek çok bahaneyi de bulmakta zorlanmaz. Bunu da tek başına yapmaz. İnsan fitnede de yalnız değildir. İçinde olduğu durumu savunacak nefis, şeytan ve şeytanlaşmış reisler gibi kişiyi derinden yoklayan ve kör hissiyatla işleyen bir ekip iş başındadır. Yani aleni yanlışın içinde olanların bile neden böyle bir yanlışa düştüklerini anlattıkları pek çok mazeretleri yok değildir. Peki bu onları kurtarır mı? Elbette kurtarmaz. Başkalarının hakkını gasp etmenin haklı bir gerekçesi olabilir mi?
Bir şahs-ı manevide sebat etmek, kişiyi o şahs-ı manevinin enerjisine ulaştırır. Yanlışta bile ihlâsla sebat gösterildiğinde netice alınır. Şahs-ı manevinin gücü, yerine göre sınırsızdır. Bazen bir, binler kıymetinde ve kuvvetindedir. Akıl, kalp, vicdanla şekillenmiş bir şahs-ı manevî insana çok yönlü kazandırır, çoklu esma ile işlediğinden işleri kolaylaştırır, problemleri çözme yollarını zenginleştirir.
Şahs-ı maneviye itimat; oradaki ortak aklın kararının isabetine inanmaktır. Müzakere sonucunda ulaşılan neticeye rızadır. Alınan kararları benimsemek ve uygulamak, tartışmaya açmamaktır. Şahs-ı maneviye itimat etmemek ise, ortak hukuka suizanla bakmak; kendi fikrini beğenip, diğerlerinin fikirlerine güvenmemektir. Bu, kişiyi ‘gel-git’lere iter ve güvensizliğe sevk eder. Bir süre önce ‘Benim kararım budur.’ diyen kişi, bir müddet sonra, şahs-ı manevinin dışında başkalarının görüşlerini dinlediği için, ‘Ben yanılmışım.’ deyip yersiz pişmanlıklar yaşar. Oysa ortak akılla bir konuda karar verdiğinde yapılması gereken şey, ona uymak ve tabi olmalıdır. Hz. Peygamber de (asm) öyle yapmıştır.
Şahs-ı maneviye itimat edip Hakta sebat etmeyen insan, nefis ve şeytanın ve şeytanlaşmış reislerinin oyuncağı haline gelir. Hakta sebat etmeyen insanın istikameti olmaz. İstikameti olmayanın da ihlâs ve sadâkati olmaz. Zaten böyle bir insandan da hayırlı bir şey beklenilmez.
İnsanın aklını doğru işlettiğinin göstergesi, insanın maddî ve manevî güvenlik hissini tatmin eden bir şer’i istişareli şahs-ı maneviye dahil olmasıdır.