Çocukluktan şimdilere kadar süren bir hayatın fotoğraflara yansımış izlerine bakıyorum.
Her karede hatıra ve duygu geçitleri yaşıyorum. Yüz hatlarımın bir gerilim filmi izler gibi sürekli değiştiğini hissediyorum.
Kendi dünyamdaki değişimle birlikte aynı karede olduğumuz insanların hayatlarındaki değişimi de gözlemliyorum. Baktığım fotoğraflar değiştikçe, duygu olarak engebeli bir yolda yolculuk yapar gibi hissediyorum kendimi. Zaman zaman içimden bir ses, ‘Nereden çıktı bu iş?’ diyor. Her fotoğraf alıp götürüyor insanı doğduğu şartlara. Ve kolay kopamıyor insan o hatıradan.
Bazen de asıl fotoğrafı çekilen unsurların ötesinde, başka bir detay ön plana çıkıveriyor. Onun orada ne işi olduğunu şimdi yaşanan bir takım hadiselerle birlikte yorumlamaya kalkıyorsun. İş değişiyor. Düşünsenize bugünün şartlarından elli yıl öncesine bir gönderme. Bu ne kadar sağlıklı olabilir ki. Ya da bugünün yaşanan o olaylarının tohumları o zamanlarda mı atılmış diye düşünüveriyorsun. Çöz, çözebilirsen.
Yaşanan o ki, insan fotoğraf albümünde bir kez daha yaşlanıyor. Kolay bakılıp geçilmiyor hayatın kesitleri. Bazı bölümler var ki, oralarda istemeden ağır çekim başlıyor adeta. O günün duygularına, bugünün yaşı ve duygularıyla gidemiyor insan. Zor geliyor. Bir karede gülerken diğerinde ağlıyor insan.
Birlikte hayat yaşadığımız akrabalar, arkadaşlar, dostlar ve diğerleri… Şimdi hayatta olmayanlar, şimdi düzeni bozulmuş olanlar, o günlerde güldüklerine şimdi ağlayanlar ya da o günlerde ağlayıp, şimdilerde gülenler…
Doğrusu ben, yaşadıklarım için geriye dönüp bakmak istemeyenlerdenim. İyisiyle kötüsüyle, bana yaşatılanlarda hep bir ‘bana özel’lik bulurum. ‘Beni en iyi O bilir ve bana öylece verir.’ diye düşünür, teşekkür ederim Rabbime.
Geçenlerde bir memleket ziyaretimde, ilkokul arkadaşımla karşılaştım. ‘Keşke görüşmeseydim’ duygusu geçti içimden. Zihnimdeki tatlı hatıra zedelendi gibi hissettim. Bana, ‘Bak bu alnımdaki yara senin hatıran.’ dedi ve gülüştük. Zihnim o günlerdeki arkadaşımdan şimdikine gelmek istemedi. Üzüldüm gelinen noktaya. Masumiyetin kaybolması, insanın yetim kalması, öksüz kalması, yalnız kalması, aklını dışlayıp, düşünmemeye sığınması, geçmişin bahsi geçince hep özlem gözyaşları içinde kalması acı verici...
Bir fotoğraf albümü, -elli yılın özeti- kısa bir film gibi, tatlı bir hoşlukla gülümsetti beni. Her kesitte, şükrümün bir kez daha yenilendiğini hissettim.