Bu oluşumu neler etkiler? İlerideki tercihleri bugünden meyillendirmek mümkün müdür? Nereden doğup gelir tercihlerimiz? Yanlış ile doğru tercihlerimiz nerede ayrışırlar? Terazinin doğru kefesi nasıl ağır basar? Doğrusu soruları çoğaltmak mümkün. Vakıa şu ki; tercihler, hayatımızdır.
Karşımıza çıkan, dünkü tercihlerimizden başkası değildir. İç dışa akseder.
Niyet, güzel düşünce, duâ yaşanacakları meyillendirir. Güzellik hazinesi zaten vardır; “Hasenatı isteyen, iktiza eden rahmet-i İlâhiye ve icat eden kudret-i Rabbaniyedir. Sual ve cevap, dai ve sebep, ikisi de Hak’tandır. İnsan, yalnız duâ ile, iman ile, şuur ile, rıza ile, onlara sahip olur.” (26. Söz, s. 753)
İnsan güzelliklere müşteri olacak, o rahmet hazinesinden istifade edecek.
Bunu tercih etmeyen zişuurun bu hazineden istifade hakkı yoktur.
Böylelerin dünyasında nimetler birer azap; akıl ikab aracı olur. Ücreti ödenmeyen bir nimet, kişiye nikmet olur. Nimeti nikmet yapan şey, onun nimetiyet cihetini görmemektir. Mana bağını kurmamaktır. “Seyyiatı isteyen, nefs-i insa- niyedir –ya istidat ile, ya ihtiyar ile. Nasıl ki beyaz, güzel güneşin ziyasından bazı maddeler, siyahlık ve taaffün alır; o siyahlık onun istidadına aittir. Fakat, o seyyiatı çok mesalihi tazammun eden bir kanun-u İlâhî ile icat eden, yine Hak’tır. Demek, sebebiyet ve sual, nefistendir ki, mes’uliyeti o çeker.” (age, s. 753)
Tercih, amelin mahiyetini belirler. “Kisb-i şer, şerdir; halk-ı şer, şer değildir.” Değerleri taşımak ve yaşamak, bilgi ile olduğu kadar, o bilgileri kimlik oluşturacak kadar özümsemeyi gerekli kılar.
Değerler, doğru şekilde sunulabildiği takdirde, gençler için birer vazgeçilmez tercih olurlar. Böylece, ‘tercihler’, hayat tarzı olur. Tarz, hemen oluşmaz.
Doğru tercihler; insanı aklen, kalben, ruhen besleyen ve severek kabul edilen, her daim ihtiyaç duyulan bir manevî gıdadır.