İnsan dünyaya gelirken kudretten cihazat, kaderden programla yüklü olarak geliyor.
Bu verilen kabiliyetler onun dünya hayatında ihtiyaçlarını gidermeye dönük potansiyellerdir. Bu kabiliyetler keşfedilip kullanılmazsa, o zaman o kullanılmayan kabiliyetler taşıyanına yük olur ve hatta değişik hastalanmalara sebep olur. Yaratan Allah her insanın farklı esması baskın şekilde yaratmış ki, o baskın güç olan kabiliyeti kullansın ve hayatı kendine kolaylaştırsın. Kabiliyetin en görünür olduğu zaman dilimi gençlik yıllarıdır. Bu dönemde gençlere verilen enerji ile kabiliyet uyum içinde olmalıdır. Enerji var ve kabiliyette kullanılmazsa bu insanda rahatsızlanmayı netice verir. Onun için anne babanın veya eğitimcinin önce kişideki kabiliyeti keşfetmesi lâzımdır.
Gençlerde kullanılmayan bu kabiliyet, insan bedeninde ve ruhunda bir yük haline gelir. O zaman ne yapıp edip gençlerin o kabiliyetlerini kullanabilecekleri alanları keşfedip, mecra açmak gençlere büyük bir iyiliktir. İşte büyük buluşlar ve insanlığı etkileyen gelişmeler bu kabiliyet ve enerji buluşmalarının sonucudur. Yoksa bu enerjinin uygun kabiliyetle buluşmaması, bu enerjinin farklı mecralara kaymasına sebep olacaktır. Özellikle iman ve Kur’ân hizmetlerinde, ilmi ve sanat faaliyetlerinde kullanılmayan bu enerji, bu sefer nefis ve şeytanın etkisiyle yanlışlarda sarf olunacaktır. Bu da pek çok duygu ve davranış bozulmalarına sebep olur. Bu durumda hem genç yorulur hem de ebeveyn.
Bediüzzaman Hazretleri üç büyük düşman olarak teşhis ettiği cehalet, zaruret ve ihtilâfın çaresi olarak, sanat koymuştur. O zaman onun gereğini yapmalıyız. Bir gencin dünyasında bir sanat meşguliyeti yoksa, o genç hem kendi içinde hem de dışa dönük sıkıntılar içindedir.
Avrupanın sanatla kalkınması, her insanın en az bir konuda elinde bir sanatının olması bunun göstergesidir.
Not: Bu yazı, Trabzon okuma programı etkisiyle, dönerken uçakta yazılmış bir yazıdır.