"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Pek çok milletin kültürü bir arada yaşayabilmiş

Sebahattin YAŞAR
29 Mayıs 2024, Çarşamba
Emevilerin fethi sonrası Arapların himayesine geçmen Granada’ya ilk zamanlar “yabancıların tepesi” anlamına gelen Gırnata adı verilmiştir. Granada şehir turu sırasında pek çok milletten insanın kendi kültür ve geleneklerini yaşattığı sokaklara, caddelere sinmiş tarihi zenginlikleriyle karşılaşırsınız.

Dizi: Gemilerin yakıldığı ülke İspanya - 5
Sebahattin Yaşar - [email protected]

Cuma namazı sonrası camide yüzlerce İspanyolca Risale-i Nur dağıtıldı

Cuma namazı kılmak için gittiğimiz caminin bahçesinden El-Hamra sarayının uzaktan görüntüleri bir harikaydı. Namaz sonrasında, Nur talebesi Ömer kardeşimizle tanıştık. O da Risalelerin dağıtılması için alt yapıyı oluşturdu. Nitekim o camiinin idaresinde bu genç kardeşimiz de varmış.

İspanyolca dağıtılan Risale-i Nur kitaplarına yoğun ilgi vardı. Kendisine kitap verilen insanlar hemen kenara çekilip, bu kitaplarda ne anlatılıyor diyerek incelemeye başlıyorlardı.

Sierra Dağlarının eteklerinde muhteşem doğal güzellikleri ile Endülüs’ün en güzel ülkesi İspanya’nın güneyinde yer almakta olan Granada şehri; tarihi ve kültürel zenginlikleriyle rüya gibi bir şehirdir. Tarihi kökleri 700 yıl öncesine dayanmakta olan şehir, kültürü ile günümüzde hala yaşatılan ve yaşatılmaya devam eden gelenekleri ve kültürel etkinlikleriyle cazibesini sürdürüyor. İspanya’nın Endülüs bölgesinde eşsiz bir coğrafya üzerinde kurulu Granada şehri; 5500 yıl önce kurulmuş olup; tarih ve kültürel zenginlikleri yanı sıra günümüzde İslam’ın en ünlü tarihi eserlerini yakından görme fırsatı sunmaktadır. Roma tarihi ve kültürel esintilerinin hissedildiği ancak Emevilerin fethi sonrası Arapların himayesi altına geçmiş ve Granada şehrinde İslam’ın başlamasıyla şehre ilk zamanlar “yabancıların tepesi” anlamına gelmekte olan Gırnata adı verilmiştir.


Cuma namazı sonrasında, Nur talebesi Ömer kardeşimizle tanıştık. Camiinin idaresinde bu genç kardeşimiz de varmış. İspanyolca dağıtılan Risale-i Nur kitaplarına yoğun ilgi vardı. Kendisine kitap verilen insanlar hemen kenara çekilip, bu kitaplarda ne anlatılıyor diyerek incelemeye başlıyorlardı.

Granada şehir turu sırasında İslam medeniyetlerinden, Yahudi, Hristiyan, Roma gibi pek çok milletten insanın hoşgörülü ile bir arada yaşadığı ve kendi kültür ve geleneklerini yaşattığı sokaklara, caddelere sinmiş tarihi zenginlikleriyle karşılaşırsınız.

İslami Arap mimarisinin en güzel örneklerinden El Hamra Sarayı, zarif ve gösterişli kubbesi ile tarihi Granada Katedrali, dolambaçlı Arnavut kaldırımlı sokakları, küçücük dükkânları ve gizli restoranlardan oluşan; birbirinden bir o kadar farklı ama keşfetmesi ise bir o kadar zevkli olan bir tatlı uğraşın içinde kendinizi bulursunuz.

İber Yarımadası’nın en yüksek sıradağları ile geçmişte pek çok Halife, Arap sultanları ve hanedanları tarafından yönetilmiş olan Granada, 8. Yüzyılda Hıristiyanlar tarafından fethedilerek son Mağribi şehri olmuştur.

İslam’ın en önemli mimari eserlerinden Elhamra Sarayı yanı sıra pek çok dünyaca ünlü saraylara, katedrallere, semtlere ve sokaklara sahip Granada şehri UNESCO tarafından Dünya Mirasları Listesi ile koruma altına alınmış İspanyanın en gözde şehirlerinden biridir.

Birçok kültürün bir arada buluştuğu; tarihi ve kültürel zenginleri ile göz alıcı mimari yapıların ev sahipliği yapmakta olan Granada şehri Endülüs bölgesinin göz bebeği şehridir. Mimarlık harikası Hristiyan manastırları, çingenelerin nasıl yaşadıklarını görebileceğiniz mağara evleri, Flamenko ile zambra danslarının sokaklardan eksik olmayan müzik ezgileriyle hareketli bir kültürel zenginlik ortamıdır.


Granada'da El-Hamra Sarayı'nda İslami mimarinin farklı sanat eserleriyle karşılaşıyorsunuz - El-Hamra Sarayındaki yapılarda Kur'an-ı Kerim'den ayetler yer almış

El Hamra Sarayı’nın tarihi

Tarihi 9. Yüzyıla uzanan ve Granada’nın en ünlü yapısı El Hamra Sarayı, Sierra Nevada Dağları’nın muhteşem manzarasına bakan bir tepe üzerinde kurulmuştur. El-Hamra Sarayı, İspanya’nın Endülüs bölgesindeki Granada kentinde yer alan, İslami Arap mimarisinin Kalatü’l-Hamrâ mimari anlayışı ile yapılan bir saray ve kaledir.[1] El-Hamra’nın yapımı devam ederken Endülüs’ün diğer önemli iki şehri Kurtuba ve Sevilla (1236 ve 1248’de) Hristiyan Kastilyalıların eline geçmiştir. Paris’teki Institut du Monde Arabe (Arap Dünyası Enstitüsü) eski Başkanı Edgar Pisani sarayın, İslam Medeniyeti’nin insanlığı ulaştırabileceği en yüksek noktalardan biri olduğunu söyledikten sonra El-Hamra’yı şöyle anlatır: Endülüs İslam sanatını, Müslüman İspanya tarihinden ayrı düşünmek imkansızdır... El-Hamra inşa edilirken hiçbir şey tesadüfe bırakılmamış, her detay özenle hesaplanmıştır. Kavislerin bölünüşünde, tek ve çift sütunların hoşa giden bir tarzda yerleştirilmelerinde, kapı ve pencere yerlerinin mükemmel konumundan bunu anlamak mümkündür. İşte bu sayede harikulâde perspektifler ortaya çıkmış, avlular ile açık salonlar arasında güneş ışığı, suların akışı ve gölgelerin oyunu buluşturularak, dış alemle inanılmaz bir uyum ve zarafet sağlanmıştır. Bu, sanki el değince kırılıp dökülecek hissi veren yüksek bir zarafettir. El-Hamra’yı gerçekten anlamak için, sarayın içindeki pek çok kitabeyi anlayarak okumak gerekir. Kur’an’dan alınan ayetlerin ve İbn-i Zamrak’la diğer Müslüman şairlerin mısralarının kazınmış olduğu bu kitabeler bazı duvarları tamamen kaplamakta, kemerler, kapı çerçeveleri ve sütun tekneleri boyunca uzayıp gitmektedir. Öyle ki, bu yazıları süsleme motiflerinden ayırmak neredeyse imkânsız haldedir.

Bir âlemden başka bir âleme geçer gibi, El-Hamra Sarayı

Girift bir yapıya sahip olan El-Hamra Sarayı, birbiriyle bağlantılı odalar ve salonlar, bu mekânların arasında yer alan avlular, yeşil alanlar, fıskiyeli havuzlar, akar çeşmeler ve bahçelerden oluşmaktadır. Ama tüm bu mekânlar belli bir düzen içinde dizilmiştir. Bu düzen, Yahya Kemal Beyatlı’nın İspanya’da ki elçilik görevi sırasında (1929) kaleme aldığı satırlarda şöyle özetlenir:

... El-Hamra’ya basit bir dış kapıdan giriliyor. Girerken harikulade bir mekân içine girileceğinin farkına bile varılmıyor. Girdikten sonra bir alemden başka bir aleme geçmiş, sanki bir rüyanın ortasına düşmüş gibi gözlerimi kapadım ve açtım, öylesine bir hayret içindeydim. Bu şaşkınlık daireden daireye geçtikçe arttı. Nazar değmemiş bir beyazlık içinde, sülüs bir yazı sarmaşığı gülümseyen bir güzellikle bütün duvarları sarmış; nakışın ve oymanın hudutsuz oyunları, tavanların derinliklerine kadar her tarafı örtmüş, ama her taraf yine de bembeyaz görünüyor.1


Tolede şehrinde, Yahudi yerleşimi olarak bilinen yerde, binalara Filistin'e destek anlamında Filistin bayrakları asmışlar

Saray içindeki tüm oda ve salonları çepeçevre dolaşan bir sözcük, Orta Çağ’ın ünlü, Endülüs’teki 780 yıllık İslam hakimiyetinin de önemli sarayı sayılan El-Hamra’nın sırrını içerdiği söylenen Arapça bir cümledir. Bu sözcük, “Allah’tan başka galip yoktur” anlamını taşır. Bu bakımdan dünyanın hiçbir yerinde Allah adını bu kadar çok zikreden sütun, kemer, kubbe, tavan, kapı ve duvara sahip başka bir saray yoktur.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen El-Hamra Sarayının ayakta kalmak için zamana karşı direndiği söylenebilir. 19. yüzyıl sonunda başlayan restorasyon çalışmaları 20. yüzyılda, yabancı ziyaretçilerin artışı sonucu hız kazanmış, sarayın yavaş yavaş eski ihtişamına kavuşmasına katkı sağlamıştır. İspanyol makamlarının restorasyonda süslemelerin aslına ve obje fonksiyonlarına mümkün olduğunca sadık kalmaya dikkat ettikleri de bilinmektedir.

***

Toledo Toledo (Latince: Toletum, Arapça: Tuleytula), İspanya’nın ortasında Kastilya-La Mancha bölgesinin merkezi şehridir. Madrid’in 80 km güneyinde, üç yanı Tajo Nehriyle çevrili engebeli bir burnun üzerinde yer alır. 2005 nüfusu 75,578’dir. Şehrin Romalılar zamanındaki adı Toletum’dur. Milattan sonraki sekizinci asırdaki Müslüman Arap fethinden sonra şehrin adı Araplarca ve diğer Müslüman milletler tarafından Tuleytula olarak tanındı.

Toledo’da kanlı bastırmalar

Toledo bugün önemli bir turizm alanına sahiptir. Dış ülkelerden buraya yoğun bir turizm akımı vardır. Toledo’nun tarihi bölümünün de dahil olduğu 40 İspanya eseri Dünya Mirası listesine girmiştir.[1] 711’de Müslüman Araplar’ın eline geçen kent, ayrıcalıklarını Córdoba’ya kaptırdı. Tuleytule olarak anıldığı Magripliler döneminde (712-1085) kentte önemli bir Mustarib (Arapça konuşan Hristiyanlar) topluluğu yaşıyordu. Çok geçmeden, İslama karşı bir direniş ve ulusal bağımsızlık merkezi durumuna geldi ve bu durum kanlı bastırmalara, özellikle 797 bastırmasına yol açtı. 10. yy başında, yaklaşık elli yıl boyunca özerk bir Arap devletine merkezlik etti. Ülkeye egemen olan Emeviler, belediyecilik, kültür ve iktisat alanında (toledo deri ve çelikleri) kentin gelişmesine katkıda bulundular.


Toledo şehri İspanya'nın özeti gibi duruyor. Şehir temiz ve düzenli bir işleyişe sahip

11. yüzyılın başında, Córdoba halifesi güçsüzlüğünü belli edince, 1085’te León ve Castilla kralı VI. Alfonso Toledo’yu fethetti. Toledo bu tarihten sonra Kastilya’nın en önemli siyasal ve toplumsal merkezi haline geldi. Aynı dönemde kentte Hristiyan, Arap ve Yahudi kültürleri arasında bir kaynaşma yaşandı. Bunun en iyi örneği X. Alfonso’nun (Akıllı) 13. yüzyılda kurduğu Çevirmenler Okulu’ydu. Özellikle kentin çevirmenler okulu, Arap bilim ve felsefesiyle Yunan felsefesinin bir bölümünün Avrupa’da tanıtılmasını sağladı. Toledo dört yüzyıl boyunca, İber Yarımadası’nın kültür ve din merkezi işlevini sürdürdü. Ancak, 16. yüzyılda Comunero Ayaklanmaları ve bu ayaklanmaları bastırmak için yapılanlar kenti güçten düşürdü. Kral II. Felipe’nin Madrid’i başkent yapmasından (1560) sonra Toledo’nun önemi azaldı. Kültürel özellikleriyle İspanya’yı en iyi temsil eden şehir olarak kabul edilen Toledo, ulusal anıt ilan edilmiştir. Engebeli arazi yapısı nedeniyle çoğu yokuş olan dar ve dolambaçlı sokakların hepsi Zocodover Meydanı’nda birleşir. Bazı kesimleri Roma ve Magripliler dönemine ait, Orta Çağ’dan kalma San Servando Şatosu’nun eteğindeki Alcántara Köprüsü (kuzeydoğu) ile 13. yüzyılın sonlarında inşa edilen San Martin Köprüsü (kuzeybatı) Tajo Nehrinin iki yakasını birbirine bağlar. Kent surlarının bazı bölümleri Vizigotlardan kalmış, ama büyük bölümü Magripliler ya da Hristiyanlar tarafından inşa edilmiştir. Aralarında VI. Alfonso’nun 1085’te şehre girerken kullandığı Eski Bisagra Kapısı’nın (Puerta Vieja de Bisagra) da bulunduğu, değişik dönemlerden kalma kapılar fazla hasar görmemiştir. Babü’l-Merdum (10. yüzyıl) ve Las Toernerias camileri, Mudéjar üslubundaki (karma İspanyol-İslam mimari tarzı) Santa Maria la Blanca (12. yüzyıl) ve El Tránsito (14. yüzyıl; Sefhardi Müzesi’ni kapsar) sinagogları, gene Mudéjar üslubundaki San Román, Cristo de la Vega, Santiago del Arrabal ve Santo Tomé kiliseleri şehrin İslam etkisi taşıyan önemli tarihsel yapılardandır. Ressam El Greco’nun “Kont Orgaz’ın Gömülmesi” (1568-88) adlı ünlü tablosu Santo Tomé Kilisesi’nin şapelindedir.

Toledo çeliği, özellikle de kılıçları, MÖ 1. yüzyıldan beri ünlüdür. Kentte büyük bir silah fabrikasıyla Mudéjar üslubunda metal eşya üreten atölyeler vardı.

Yahudi mahallesinde Filistin bayrakları

Toledo’yu gezerken, esirlerin ayaklarına vurulan prangaların katedralin duvarlarına kralın izniyle asılması dikkat çekici idi. Yani artık bu şehirde esirlerin ayakların pranga vurulmayacak mesajı önemliydi. Bir de yine güncel bir konu olarak, Toledo şehrinin hemen girişinde Yahudi mahallesi olarak bilinen yerleşimde, Filistin bayraklarının asılı olması, Filistin’de yapılan mezalimi buradaki insanların desteklemediği aşikardı. Filistin’e destek, İsrail’e protesto gösterileri ve Filistin bayraklarının evlerin duvarlarına asılması görüntüleri bizi de etkilemişti.

 - Devam Edecek -

­

Okunma Sayısı: 2215
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cemal Özkaya

    29.5.2024 04:35:32

    Hamra’nın sırrını içerdiği söylenen Arapça bir cümledir. Bu sözcük, “Allah’tan başka galip yoktur” anlamını taşır. Bu bakımdan dünyanın hiçbir yerinde Allah adını bu kadar çok zikreden sütun, kemer, kubbe, tavan, kapı ve duvara sahip başka bir saray yoktur. Nedir o arapça cümle ben göremedim

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı