Sanki gerçek ile hayal gibi; sen ve o.
Biri hayatın içinde yaşayan, tepki veren, duygular yansıtan; diğeri ‘keşke şöyle olsaydı, böyle olsaydı, şunu şöyle yapsaydım, bunu böyle yapmasaydım’ deyip duran. ‘Sen’in olmak istediğin, ‘o’.
Hayat boyu birbiriyle cedelleşip duran ikili; ‘olan’ ile ‘olması gereken’.
Birdenbire ‘o’ olmak yok, ama her ‘senin’ bir ideal ‘o’su var.
‘O’na yaklaştıkça ‘sen’ler, güzelleşiyor, kemale ulaşıyor.
‘Sen’, hep kendi odaklı bakıyor hayata. Bir kendisi var ve bir de kendi dışındaki her şey. Böyle bakınca her şeyi de kendi etrafında döner tarzda düşünüyor. Büyük çaptaki bütün cisimler ile küçük hücreye kadar her şey ‘sen’ rahatla yaşayasın diye planlanmış diye düşünüyor. Yani ‘sen’ mutlu olasın diye olmuş her şey. Ve ‘sen’ yaşayasın diye kurulmuş bütün sistem. İcatlar, sen gidesin, gelesin, kolay işler yapasın, yorulmayasın, incinmeyesin diye; bütün bilim, ‘sen’in için emek sarf ediyor. Uçaklar, trenler, gemiler, lüks araçlar ‘sen’in bir an evvel arzuladığın yere konforlu şekilde yetişesin diye tasarlanmış gibi düşünür. Bütün yiyecekler senin damağında bir karşılık bulsun ve sen mutlu olasın diye tasarlanmış. Harika sema ve muhteşem zemin senin duyularında bir karşılık bulsun diye tezyin edilmiş, öyle mi? Ohh ne güzel!
Toprak, su, ateş, hava ‘sen’ inişlerini yapmak, ‘sen’i korumak, ‘sen’i beslemek, ‘sen’i kendine celbetmek, teşekküre sevk etmek için hizmetkâr…
Güneşin doğmadığını, suyun hayattan çekildiğini, ateşin yakmadığını, havanın özelliğinin bozulduğunu düşünemiyorsun değil mi? Bir soluk nefes ne kadar da kıymettar. Bir sıcak ateş ne kadar hayati. Toprak ne kadar mu’cizevî.
Sen, ‘sen’ ol, neden bu kadar olağanüstü varlık ‘sen’in etrafında seferber olmuşlar önce bunu düşün. Ve sonra ‘o’, ol. Şu an nefes alıyorsun, az önce kahvaltı yaptın, aradı mı birileri yine seni, gözlerinde bir ışık var, kalp atışların saat gibi işliyor… Sayılacak gibi değil, ne güzel her şey. Sen, ne kadar ‘sen’sin ne kadar ‘o’sun? ‘Sen’ mi daha hayaldesin, yoksa ‘o’ mu? ‘Sen’ hep günlük hayatın içindesin, tartışılırsın, ama ‘o’hiç tartışılmaz.
O, ‘sen’in idealindir, hayat hedefindir. ‘O’, ‘sen’deki insan-ı kâmildir.