"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Sen neden ağladın?” diyememek

Sebahattin YAŞAR
28 Aralık 2019, Cumartesi
Neden sınıfta hep o köşede oturuyordu?

Neden sessizdi? Neden hiç söz hakkı almazdı? Neden hep ders anlatılırken dalıp giderdi uzaklara? Neden herkesin güldüğüne gülmez, herkesin gülmediğine gülerdi?

Konuşmaması; hep merak konusu idi. Ne düşündüğü, ne anladığı, ne hissettiği merak ediliyordu? İnsan dışa yansıttığından daha derinlikli bir hayatı içinde yaşıyordu. İçi dışından çok kalabalıktı insanın. Adeta âlem dürülmüş insanda toplanmıştı. Onun için bir türlü sonu gelmiyordu içe yolculukların. Onun için düşler dünyası insanın içinde tecelli ediyordu.

Gencecik bir insan, her sabah gelip de nasıl donup kalır bir sınıfın köşesinde bir yerlere? Bir genç neden ağlar gün boyu?

Bir gariplik yok mu yaşananlarda? Bir insana bu kadar soru sormak ağır bir yük değil mi? Kolay mı taşınır sorular? Kolay mı taşınır soruların doğduğu duygular? ‘Gözyaşları içinde olduğunu gördüğüm halde, neden ağlıyorsun?’ diyememenin ne kadar acı bir karşılığı var?

Gülen insana neden gülüyorsun denilemeyeceği gibi ağlayana da neden ağlıyorsun diyebilmek çok da kolay olmuyor. Duygu bu, illaki görünür bir tetikleyici emarenin olmasını gerektirmez.

Bileşenlerdir duygular. Siz siz olun, “Ağlayan kimseye, ‘Neden ağladın?’ demeyin. Hatta birisi ağlıyorsa, onu yalnız bıraksanız, yanında olmaktan daha iyi bir iş yapmış olursunuz.

“Şimdi beni yalnız bırakın!” diyen büyükler, sizce hangi duygunun etkisiyle böyle seslenmişlerdir? Ağlamayan büyük var mı sizce? Bu insanî duyguyu tatmayan var mı?

‘Sen neden ağladın?’ sorusunun cevabı var mı sizce?

Okunma Sayısı: 1896
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdulkadir Turan

    28.12.2019 16:35:05

    Ağlamak ve Üstadımızın ağlayışı,büyüklerimizin göz yaşları.İçi ağlayan,içindeki yangını dışa yansıtmayan ama bir o kadar da rahat olmayan,dâvâsı uğrunda nice badireler atlatan bir Üstad.O da hep sessizliği ve sükûneti tercih ederdi.Ağladığı zamanlarda gizlenirdi talebelerinden,saklardı bu durumu onlardan."Gidiniz ve beni kendi hâlime bırakınız"diyerekten...Peki bize ne oluyor ki;her konuda ortaya atılan en ufak bi espride yahut ironik durumlarda kahkahalara boğuluyoruz.Din kardeşlerimiz zulüm altında kıvranırken,bizim burda rahat uyuyup,rahatça gülmemiz yahut kahkaha atmamız ve hiçbir şey yokmuş gibi davranmanız ne kadar normal yahut yerinde bir davranış.Biz onlara neden ağladın ya da ağlıyorsun diye sorabiliyor muyuz,hayır.Çünkü onlar yalnız ağlamayı ve yalnız susmayı öğrendiler.Neden ağladın diye soramıyoruz ağlayana;çünkü ya bu sorunun gerçekten bir cevabı yok ya da bizim sorma gibi bir cesaretimiz yok.

  • Abdullah Tunç

    28.12.2019 00:41:21

    Ağlama,iç yangının dışarıya akan bir sızıntısıdır.İç alemde bir dert vardır.Bu ateşin menba-ıdır. Yürekleri yakan bu ateştir.Hani dert söyletir derler ya,bu doğrudur.Dertler çeşit çeşittir.Bu bazen maddi yokluk olur,bazen iç boşluk olur,bazen bir firak olur,bazen de sevgiliden uzak olmak olur...Bir de islamın ve müslümanların derdiyle dertlenmek vardır. İşte bütün bu dertler hem söyletir ve hem de ağlatır. Ve Fahr-i Alem( a.s) benim bildiklerimi bilseydiniz,az güler çok ağlardınız diye bir fermanı var! Asrın manevi tabibi de eskişehir hapishanesinde ümmetin haline hüngür,hüngür ağlamamış mıdır? Ve beni kendi halıma bırakın dememiş midir?Aşıkların maşukları için ağlamalarının da haddi hesabı yoktur. Ağlamak bir ruh ve kalb yangınıdır.Derdin büyük lüğüne göre bu yangının şiddeti var dır. Dertlerin en büyüyü,ezel ve ebed sul tanından olan ayrılığın hüzünlü gurbetidir. Hiç bir gurbet bunun gibi yandırıcı değildir.Ve bu yangını söndürecek marifet-i İlahiyeden başka bir şey yoktur.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı