"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ruh hakikati

Şemseddin ÇAKIR
31 Mayıs 2019, Cuma
Bu konuya küllî bir kaideyi zikrederek devam etmek istiyorum:

“Eğer naslarda sarahat varsa o meselede ictihat, icma, kıyas ve meşveret olmaz” aksi halde sarahat incitilmiş olur, zaten inkâr eden küfre girer. Halbuki bu “RUH” meselesi naslarda çok sarih ve sabit olduğu halde,  hâlâ da ehl-i imanın bile tereddüt etmesi, ya bir cehalet, ya bir iman zaafı, veya bu meseleyi hain parmaklar karıştırıyor demektir.

İlâhî vahye muhatap olmanın en makul izahı “RUH”tur, zira biri Rabbin üflemesi, öbürü ise talimidir. Yani ancak o yüce mesaj ruhla idrak edilebilir.

Emir, nedir denirse; emrin ilk akla gelen anlamı buyruk olmakla birlikte, Arapca olması itibariyle başka anlamları da vardır. Meselâ; bir iş anlamına geldiği gibi, âmir anlamına da kullanılır. Bu takdirde Allah’ın işidir de denebilir, fakat yine sonuçta aynı kapıya çıkar. Bir de cesedin idaresi için görevli âmir şeklinde de, düşünülebilir. O halde Allâh’ın (cc) insanları imtihan etmek için bir takdiri diye hülâsa edebiliriz.

Madem onlar sarahatı incitmekden çekinmez, biz de “Hakk’ın hatırı âlidir, hiçbir hatıra feda edilmez” deyip, vadettiğimiz şekilde, ruh’a bir tanım daha yaparak devam edelim.

Ruh: Cenab-ı Allah’ın hayat makinesi olan bedeni idare etmek için görevlendirdiği bir memurudur.

Rüya lügavi olarak; görme anlamına gelen, Rü’yet kökünden gelir ve hakikati ifade eder, zaten ruhda bir hakikattir. Bu bir görmekse gören göz olmadığına göre, gören nedir? Rüyada, saniyeler içinde bedenden kısmen ayrılıp binlerce belki milyonlarca yıllık mesafe kat edip gidip gelen, gördüğünü beyne aktaran ruhtur.

Bu mesele beşeri laboratuvarlara sığacak kadar basit değildir. Fakat varlığını fark etmek kabilinden, laboratuvar mahiyetinde bizzat yaşanan bazı hayatî hadiseleri nakletmek istiyorum.

Bunun için Rusya’da “Tanrı’ya Dönüş” isimli eserden ruhî realitelerle alâkalı bazı misaller aktaralım:

Pavel Naumov, Moskova doğum kliniğinde psişik etütler yapan bir psikolog. Bu mevzuda şunları söylüyor: “Ana ile evlât arasındaki psikolojik (ruhî) bağlar inkâr edilemez. Klinikte ana ve çocukların yerleri özel olarak ayrıldığı için birbirlerinin seslerini duymazlar. Buna rağmen çocuğu ağlayan anne, hemen sinirli bir havaya bürünür. Hele bir de çocukta sıkıntılı haller olursa (meselâ; deney için kan almak gibi) anne de, ruhî depresyonlar belli olur. Eğer annede sıkıntılı bir hal olursa onu da, bebek hissedebilmektedir ve ağlamakla sinyal verir. Olayların yüzde altmış beş oranında böyle tesbit edildiği raporlarla sabittir. Anneyle bebek arasında maddî bir  iletişim olmadığı halde, bu etkileşim ruhtan başka neyle izah edilebilir?

Batı dünyasındaki araştırmalarda da, aile fertleri ve birbirlerini çok sevenler arasında, bu tür telepatik olaylar tesbit edilmiştir. Bunun (Minel kalbi ilel kalbi sebila) denen (kalpten kalbe yol vardır) ibaresindeki yol, ruhdan başka ne olabilir?

İlk popov biyolojistlerinden Dr. I. Gellerstein duyu dışı idrak mevzuunda ün yapmış ve “eleştirici mistik görüşten uzak, sağduyulu bir müşahit olan” Sovyet hukukçu Ale×ander Coney’e ait olağanüstü ruhî olayın raporunu yazmış.

Coney trenle Moskovaya giderken rüyasında eski dostu Lajecnşkoy’u görüyor, ona elini uzatıyor ve yardım istiyordu. Uyandı dostu yaşlı olduğu için yardıma ihtiyacı olabileceğini düşündü ve yine uykuya daldı, tekrar aynı durumu gördü ve bu sefer emredici bir tavırla konuşuyor ve birşeyler istiyordu. Coney uyandığında rüya onu çok etkilediği için Moskovaya iner inmez arkadaşını ziyarete gitti ve adresini de bilmemesine rağmen girdiği bir sokakta birden arkadaşının hayalini net bir şekilde görür gibi oldu ve sanki yanında gibiydi, durdu gözleri karşı kapıdaki levhaya takılmıştı orada E. E. Lsjechnikov yazıyordu ve kapıyı açan yaşlı kadın “Çok geç kaldın, seni çok aradı sordu ve “Bana sadece Ale×onder olsa yardım ederdi diyordu” dedi. 

Yine  Rusya’da olağanüstü ruhî araştırmalar öncüsü ve savunucusu Vassiliev’in yanında bulunan Dr. Bernard 1917 ihtilâl sırasında Tiflis’te oturuyordu. Bir gece tınlama sesiyle uyandı. Sanki kulağının dibinde birisi elindeki kaşıkla cam bardağa vurmuştu. Ertesi sabah daha bu sesin sebebini arama imkânı olmadan bir haberciden, bir dostunun Tiflis’te salgın olan Tifusa yakalandığını öğrendi. İki km. uzakta olan evine koştu kapıyı yaşlı gözlerle annesi açtı “Dün gece ilâcını içiriyordum, tam kaşığı ağzına götürüyordum gözlerim başkalaştı ve şurup şişesi elimde kaldı” diyordu. Şurubu ne ile içtiği sorunca da, küçük bir kaşıkla olduğunu söylemiş ve bu zat, hayatı boyunca o kaşık sesini unutamadan ömrünü tamamladığı rivayet olunur.

Bu tür misaller çoktur, fakat bu örnekleri özellikle bir zamanların maddeyi ilah edinen ülkesi olan Rusya’dan verdim ki, onların bile görünmeyen ruh gerçeğini nasıl kabule mecbur olduğu anlaşılsın.

Şimdi ehl-i İslâm’dan da, bir misalle bu meseleyi bitirelim:

Bu meselede hep beni Bediüzzaman’ın cenazesi düşündürmüştür. Zira vefat günü Urfa seması o zamana kadar görülmemiş kuşlarla dolmuş, adeta yerde insan, semada kuş seli gibi diye hâlâ dahâ o günü görenler anlatır. 

Bu da yine Bediüzzaman’ın dediği gibi; Evliyanın ruhlarının ya kuşlar suretinde veya onları vasıta ederek, onların cevflerinde âlemi seyran edişleridir. Demek veliler önce vefat etseler de onların ruhları böyle tasarruflarda bulunabiliyor. Vefatına rağmen tasarrufa devam eden meşhur dört veli de, malûmdur.

Bir de ben Ebrehe ordusunu perişan ve yerle yeksan eden Ebâbil kuşlarını da, merak ederim ve tabiri caizse onların da, Rabbin emrinde memur ruhlar olabileceğini düşünüyorum, yoksa öyle her attığını 12’den vurabilen hangi hayvan olabilir?

Arapçada; “El arif-ü yekfihil işare”(Arif olan’a işaret kifayet eder) diye bir tabir vardır. Bunlar değil işaret, âyetten anlamıyorsa hidayet Allah’dan olduğuna göre bizim tebliğden başka yapacağımız birşey yok demektir. 

Bizim meselemiz deney gözlemlerle ruhun varlığını isbat etmektir. “Mahiyetini bilmediğimizin varlığını da kabul etmeyiz” diyenlere,  insanoğlu beyninin ve kalbinin mahiyetini de; kavrayamadığı gerçeğini hatırlatmak isteriz.

Ruhun varlığını isbat eden delillerden birisi de, zaman ve mekânı aşan ‘Rü’yay-ı sadıka”lardır, fakat oraya da girsek çok uzun süreceğinden, şimdilik noktayı koyalım. Eğer herşeye rağmen sorular olursa devam ederiz. Şimdilik, Fi emanillah, inşallah!

Okunma Sayısı: 1834
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı