Hayat tabakaları beş mertebedir. Birinci hayat tabakası, bizim hayatımızdır; yani madde aleminin pek çok kayıtları ile sınırlı olan bu dünya hayatıdır. İkinci hayat tabakası, Hz. Hızır ve Hz. İlyas’ın (as) hayat mertebeleridir. Bu hayat tabakası bir derece serbesttir. Yani maddeye mahkûmiyet söz konusu değildir. Ancak tabakalar arasında gidip gelme hürriyeti bulunmaktadır. Şöyle ki beşerin ihtiyaç duyduklarına onlar daima mecbur değildirler. Mesela bazen yemek yer, içerler ama bizim gibi mecbur değillerdir. Veya aynı anda pek çok yerde bulunabilirler. Velayet makamlarında “Hızır makamı” olarak tabir edilen bir makam vardır. O makama ulaşan veliler Hz. Hızır’dan ders almaktadırlar. Ayrıca Kehf Suresi’nde ise Hz. Hızır (as) ile Hz. Musa’nın (as) bir seyahatinden bahsedilmektedir. Bununla beraber hadislerde ve keşf ehli, şuhud ehli olan evliyaların tevatürleri Hz. Hızır’ın as. hayatta olduğunu ispat eder. Hem İmam Nevevî bir kitabında bazı hadîslere dayanarak Hazret-i Hızır’ın ölmediğini ve kıyamete kadar yaşayacağını beyân etmektedir.
Üçüncü hayat tabakası, Hz. İdris ve Hz. İsa’nın (as) hayat tabakasıdır. Bu mertebe melekî bir hayat tabakasıdır. Beşerin ihtiyaç duyduğu maddi şeylere; bu hayat tabakasında ihtiyaç duyulmamaktadır. Ancak bu tabakada, misalî beden letafetinde ve necmî cesed nuraniyetinde olarak dünyevi cisimleri ile bulunmaktadırlar .
Dördüncü hayat tabakası şehitlerin mertebesidir. Kur’ân’da belirtildiği gibi şehitlerin hayat tabakası, kabir ehlinin fevkinde bir hayat mertebesidir. Zira Âl-i İmran Suresi’ndeki (169) “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın.” ayeti ve Bakara Suresi’ndeki “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin.” “Onlar diridirler, fakat siz farkında değilsiniz.” (154) ayeti bu hakikati açıkça beyan etmektedir. Şehitler, Allah için dünya hayatlarını feda ettikleri için Rabbimiz keremiyle, berzah aleminde onlara dünya hayatına benzeyen ancak zahmeti, kederi olmayan bir hayat ikram eder. Hem şehitler kendilerini ölü bilmezler. Yalnızca daha iyi bir aleme gittiklerini bilebilirler. Ölümün getirdiği ayrılık acısını da hissetmezler. Bu sebeple kabir ehlinin berzahta aldığı lezzet ve saadetten daha yüksek bir saadeti şehitler tatmaktadırlar.
Beşinci hayat tabakası ise, kabir ehlinin ruhanî hayatlarıdır. Zira ölüm ile tebdil-i mekân edilmiş, vazifeden terhis olunmuştur ancak ruh baki olduğundan berzah alemlerine intikal olmuştur. Pek çok vakıa ile evliyaların temesüllerinin, keşf ehline tezahürü ve kabir ehlinden zatlarla yakaza alemlerinde veya rüyada görüşülmesi bu hayat tabakasını bize ispat etmektedir. Ayrıca mü’min ruhların berzah alemlerinde görüştükleri hadislerle nakledilmektedir. Bununla birlikte ölmüş olan kimselerin ruhları; dünyada onlara dua eden kimselerden haberdar olup, manen hissedar olmaktadırlar.
Şerh çalışmalarınızı mail adresimize gönderebilirsiniz.
[email protected]