"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Âlemler arası geçişler ve temessül

Songül Arslan
13 Ocak 2019, Pazar
Âlem-i misal üzerine bir deneme -2

Gül goncası gibi iç içe geçmiş âlemler hakkında düşünmeye devam ediyoruz.

Yunus Emre bir şiirinde şöyle der:

“Adım adım ileri, bu âlemden içeri, 

On sekiz bin âlemi gördüm bir dağ içinde.”

Şiirde geçen ‘on sekiz bin âlem’ tabirinin sahih kaynaklarda bulunmadığını ve çokluktan kinaye olduğunu önceki yazıda belirtmiştik.

Üstad konuya insan-kâinat arasındaki benzerlik üzerinden yaklaşıyor: “Sâni’-i Hakîm-i Zülcelâl’in hikmetiyle, kudretiyle, nasıl ki insanın başında yerleştirdiği duygularının merkezleri, ayrı ayrı olduğu halde, her biri umum o vücuda, o cisme hükmediyor ve daire-i tasarrufuna alabiliyor. Öyle de; bu insan-ı ekber olan kâinat dahi, mütedâhil ve birbiri içinde bulunan daireler gibi, binler âlemleri ihtiva ediyor”. (Lemalar, 372)

Peki, bu âlemler arasındaki geçişler nasıl oluyor? Buna Hz. Bediüzzaman’ın cevabı şu şekilde: “Cennet’in merkez-i kübrası uzakta olmakla beraber, âlem-i misal âyinesi vasıtasıyla her tarafta görünmesi mümkün olduğu gibi, hakkalyakîn derecesindeki imanlar vasıtasıyla, Cennet’in bu âlem-i fânide -temsilde hata olmasın- bir nevi müstemlekeleri (Bir ülkenin idaresi altındaki bir başka ülke) daireleri bulunabilir ve kalb telefonuyla yüksek ruhlar ile muhabereleri (haberleşme) olabilir, hediyeleri gelebilir”. (Lem’alar, 373)

Bu paragraftan anlaşılacağı üzere, Cennet görüntüleri, misal alemi vasıtasıyla dünyadaki insanlara gösterilebileceği, (uykumuzda, Cennet veya Cehennemi görmemiz gibi) Hakikî imanın üst mertebelerine ulaşan insanlar için, bu dünyada da şahsî Cennetler kurmak, Cennet hediyeleri göndermek Allah’ın kudreti için zor değildir. Bazı insanların görmemesi onların olmadığına delil değildir. 

Yine Mesnevî-i Nuriye de, misal âleminin bir köprü vazifesi gördüğünü öğreniyoruz: “Ve misal, âlem-i cismanî ile âlem-i ruhanî arasında bir köprüdür.” (10. Risale, 191)

Âlemi misal konusunda, İmamı Rabbani de Üstadın söylediklerine benzer ifadeler kullanır: “Âlemi misal bütün âlemlerden daha geniştir. Âlemlerin tamamında ne varsa, misal âleminde de onların bir sureti bulunur. Akla gelenlerin ve manaların hepsinin, orada bir sureti vardır.” (Mektubat-2. cilt 371. mektup) 

İbni Arabi’nin görüşü ise şöyledir: ‘Bu mertebeye “misâl âlemi” isminin verilmesinin sebebi budur ki, ruhlar âleminden açığa çıkan her bir ferdin, cisimler âleminde edineceği sûrete benzeyen bir sûret bu âlemde oluşur. Ve bir sınıf ona “hayâl” derler. Çünkü, bu sûretleri idrak eden hayâle ait kuvvettir. Tahkik ehli indinde “misâl” iki kısımdır: Biri budur ki, insândaki hayâle ait kuvvet onun idrâkinde şarttır. Ve rüyada ve hayâle getirmede görülür. O idrâk bazen doğru ve bazen hatâlı olur. Ve ona “kayıtlı misâl” ve “kesintisiz hayâl” derler. İkincisi budur ki, onun idrâkinde hayâle ait kuvvet şart değildir; belki görme kuvveti dahi idrâk edilebilir. Âynada ve cilalanmış olan sâir şeylerde görünen sûretler gibi. “Misâl”in bu kısmına “mutlak misâl” ve “ayrık hayâl” derler. Çünkü bunlar, hayâle ait kuvvetten ayrı olarak zatlarıyla mevcûtturlar. Ruhların beden şekliyle görünüşü bu kısımdandır. Nitekim ölmüşlerin ruhları cisimlenmiş sûretler ile rüyada görülür. Ve kâmilin rûhu, cisimlenmiş sûret alarak kendisine muhabbeti olanlardan birisine görünür. Bu görünme ve rü’yet geçerli ve doğrudur; bunda aslâ hatâ yoktur.’ (Füsusu’l Hikem 10. kısım)

Bu âlimlerin ortak görüşü; Misal âleminin görüntüler âlemi olmasıdır. Dünyadaki her halimizin görüntülerinin kaydedildiği ve hatta bazı âlimlere göre davranışlarımızın da şekle büründüğü yer olarak düşünülüyor.

Gayb âleminden, şehadet âlemine geçmek isteyen ruhaniler, burada görünür bir şekil alarak dünya âlemine giriyorlar.

Dünyadan, manevî âlemlere geçmek isteyenler ise; yine bu misal âleminden geçiş yaparlar. Fakat cesetleri ile değil kalb ve ruh ile gidebilirler. Bu geçişleri ise, hakkel yakin (tahkikî imanın en yüksek derecesi) imana sahip insanlar yapabilir diyebiliriz. Doğrusunu Allah bilir.

Okunma Sayısı: 18213
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rauf Hakan

    13.1.2019 17:02:58

    On sekiz bin alem tabirinin sahih kaynaklarda olmadığını belirtmişsiniz. Bu, Taberide geçmektedir. Üstad "..bir taife o adede muvafık bir mana keşfetmiş." diyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı