Geçen yazımızda çiçeklerle konuşmuştuk.
O güzelliklerin kısa sürede solması, gözümüz önünde ölmesi ise her insan gibi beni de üzmüş, sebebini çiçeklere sormuştuk.
Onlar da cevaben:
“Merak etme! Biz tamamıyla yok olmuyoruz. İlim dairesinden, kudret dairesine geçtik. Şimdi tekrar ilim dairesine dönüyoruz. Duâmızın neticesi olan, tohumlarımız gelecek baharda yeniden yeşerecek. Biz de senin ve diğer şuur sahiplerinin zihinlerinde canlı levhalar olarak kalacağız” demişlerdi. Daha sonra her müşkilimizi halleden Kur’ân’ın, mu’cizevî tefsiri Risale-i Nurlar’da hikmet arama yolculuğumuzu bu yazıya ertelemiştik. Yazı başlığını da Hz. Üstad’dan ödünç aldım.
“ALLAH DİLEDİĞİNİ YAPAR”
Hazret-i Üstadın ilginç bir üslûbu var. Önce soruyu sorar, sonra cevabı verir. Dikkatleri çeker, insanı düşünmeye sevk eder. Bu psikoloji ilminde de etkili bir yöntemdir. Çok önemli bir muammayı hall ve keşfeden 24. Mektupta da aynı yöntemi uygular.
Ona göre, “insanın ölüm vasıtası ile ebedî âleme gönderilmesi normal karşılanabilir. Çünkü onun için orada ebedî bir hayat var; fakat çiçeklerin, bitkilerin ve hayvanların gayet sür’atle göz açtırılmayarak öldürülmelerinde hangi şefkat ve merhamet var” diye sorar.
Bu durumu Allah’ın Rahim, Hakim ve Vedud isimleri ile bağdaştırmaz.Tefekküre başlar ve Kur’ân’a müracaat eder. İki âyet imdada gelir ve olayı yorumlar.
Bu âyetler şunlardır: “Allah dilediğini yapar. (İbrahim- 27) Ve dilediğine hükmeder.” (Maide-1)
Bulduğu hikmetleri anladığım kadarıyla şöyle sıralayabiliriz:
TEFEKKÜR GAFLETİ İZALE EDER
Birinci Hikmet: Sanatlı yaratılan her bir mahlûk Rabbani bir mektuptur. Şuur sahiplerinin onları tefekkür etmesi için gönderilmişlerdir. Tefekkür olunca maksat hasıl olur.
Kanaatimce, bu bir ilmel yakin mertebesidir, çünkü Rabbanî bir mektup diyor. Mektup, uzakta olana gönderilir. Daha doğrusu Üstad, mektup olarak kalmasını istemiştir. Eserden, eserin sahibinin isim ve sıfatlarına geçmiş ve orada bırakmıştır.
“Tefekkür, gafleti izale eder. Dikkat, teemmül; evham zulümatını dağıtıyor.” (Mesnevî-i Nuriye, s. 147)
Bu hikmet mertebesi bir sene Hazret-i Üstada yeterli gelir. Fakat daha sonra bir başka tefekkür mertebesi kendisine açılır.
CEMAL VE KEMALE AYNA OLMAK
İkinci Hikmet: “Sanatlı yaratılan her bir mahlûkun en mühim gayesi yaratıcısına bakar. Allah’ın, mükemmel sanatını ve isimlerini ve hikmetini, kendi nazarına sunmak, Cemal ve Kemaline ayna olmaktır” der. Bu aynel yakin mertebesi olabilir, çünkü direkt bir şahitlik yerine, sanat ve sanatkâra şahitlik vardır.
“Kudretin vücudu, kâinatın vücudundan daha ziyade kat’îdir. Belki bütün mahlûkat, her biri hem beraber o kudretin mücessem kelimatıdır. Onun aynelyakîn vücudunu gösterirler. Onun mevsufu olan Kadîr-i Mutlak’a adedlerince şehadetler ederler. (Şuâlar, s. 656)
Bu hikmet mertebesi uzun süre kendisine yeterli gelir. Fakat ilim ve tefekkürü arttıkça başka bir hikmet kapısı açılır.
KÂİNATTAKİ FAALİYET BİR KONUŞMA VE KONUŞTURMADIR
Üçüncü Hikmet’te Üstad der ki:
“Ve yakînen bana bildirildi ki: “Kâinattaki kudretin faaliyeti ve seyr ü seyelan-ı eşya (devamlı akıp giden, değişen eşya) o kadar manidardır ki; o faaliyet ile Sâni’-i Hakîm, enva’-ı kâinatı konuşturur. Kâinattaki faaliyet dahi kâinatın ve enva’ının sessizce bir konuşması ve konuşturmasıdır. (Mektubat, s. 287)
Bu hikmet de ise, bir yakin durumundan, tam bir şuhud makamından söz ediliyor. Yani hakkel yakin mertebesinden.
“İşte bu hâkimane ve hakîmane faaliyet-i daimeden ve perdesinin arkasında bir Fâil-i Kadîr ve Alîm’in ef’ali, görünür gibi hissedilir. Ve bu mürebbiyane ve müdebbirane ef’al-i Rabbaniyeden ve perdesinin arkasından, her şeyde cilveleri bulunan esma-i İlâhiye, hissedilir derecesinde bedahetle bilinir. Ve bu celâldarane ve cemalperverane cilvelenen esma-i hüsnadan ve perdesinin arkasında sıfât-ı seb’a-i kudsiyenin ilmelyakîn, belki aynelyakîn, belki hakkalyakîn derecesinde vücudları ve tahakkukları anlaşılır.” (Şuâlar, s. 145)
OKUMAYA DEVAM…
Buradan anladığımıza göre kişi kendi ilmi, kabiliyeti ve feraseti nispetinde bir yakin mertebesine ulaşıyor. Madem kâinattaki faaliyet kâinatın ve içindeki nevlerin bizimle bir konuşmasıdır, biz de bu konuşmayı anlamaya çalışalım. Ben birkaç aydır çiçeklerle konuşuyorum. Bundan sonra da konuşacağım pek çok çeşitler var. Meselâ; ağaçlar, kuşlar, toprağın üzerindeki çeşit çeşit böcekler ve hareket eden her şey.
Hem kâinat kitabını, hem de Nurlar’ı okumaya devam…