"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Orman yangınlarından sosyal hayat yangınlarına…

Şükrü BULUT
07 Temmuz 2025, Pazartesi
“Yangın” kelimesinin insan havsalasındaki mana zenginliğini biliyoruz.

Orman yangınlarıyla sosyal hayat yangınlarının karşılaştırmasını da yapmıyoruz. Zira mahiyetleri farklı… Biri, iki-üç gün içinde elli bin kişiyi tahliyeye zorlarken; diğeri derinden derine milyonları etkiliyor ve yüzbinlerceyi de yakıyor…

Dinin siyasete alet edildiği; fıtratı ve ahlâkı ders verecek dinî cemaatlerin korku, rüşvet ve başka saiklerle zapt ü rapt altına alındıkları şu zamanda, dinsizlik ve ahlâksızlığın modern bilişim/teknoloji ile küremizi sardığı çağımızda; müstehcenliği/ahlâksızlığı teşvik eden Küre-selcilere karşı, “fıtratı” savunmak hiç de kolay değil. Ahlâktaki menfi değişimi, yakın zamanlarla da mukayese edemiyoruz, artık. Bilhassa kadını kullanarak dinsizlikte/ahlâksızlıkta kamusal alanları işgal edenlere itiraz edecek devlet yetkililerinin, sivil toplumun, dinî cemaatlerin, geleneğin, fertlerin ve bilhassa babaların çaresiz göründükleri bu mevsimde, müstehcenlik/müptezellik hakkında yazmanın zorluğunu bilerek düşüncelerimizi şekillendirmeye çalışacağız.

Allah’ın emri olan “doğruyu/güzeli tebliğimizde” bize itiraz edeceklerin söyleyeceklerini bir tarafa bırakıyoruz. Bizi ahlâk zabıtası, mürteci, sofu, mutaassıp, medeniyetsiz, saygısız ve dünyadan habersiz sıfatlarıyla suçlayacakların yakıştırmalarına da önem vermiyoruz.

Ahlâkta, fazilette ve takvada bir farklılık iddiasında da değiliz. İnsaniyetimizi, medeniyetimizi ve fıtratımızı müstehcenlik üzerinden tehdit eden “hayat tarzlarını” beğenmediğimizi ve bu halin insanı yüceltecek güzel ahlâklarla/giyimlerle yer değiştirmesini arzuladığımızı topluma anlatmak istiyoruz.

Fevkalâde önemli, millî birliğimizi alâkadar eden ve o nisbette netameli olan bu mevzuda; fert/toplum olarak kendi vazifelerimizi, dine hizmet iddiasındaki dinî cemaatlerin vazifelerini ve fıtratımızı koruma-kollama ile görevli devletimizin yükümlülüklerini ayrı ayrı ele almamız gerekiyor.

Kur’ân ve Sünnet, kadının giyiminden ve tesettüründen erkeği sorumlu tutuyor. İlk insan ve ilk peygamberden, fıtratı bütün zerreleriyle nefsinde yaşayıp cemiyetinde tesis eden Hz. Muhammed’e (asm) kadar… Kur’an’ın “cins-i lâtif,” “cennet çiçeği,” “temizliğin simgesi” gibi sıfatlarla nitelediği kadına, güzelliğini/estetiğini tamamlayacak ölçüleri gösteren meşhur ayetinden önceki ayette (Nur, 30) kadınlardan önce erkeklerin iffetli olmalarını emrediyor. Ve Peygamberimizin bu mana çerçevesindeki çok hadislerini biliyoruz. İffetin, güzel ahlâkın, siretgüzelliğinin ve namusluluğun kaynağı erkekle başlıyor, İslâmiyette.

Açık saçıklık/müstehcenlik ifadelerindeki kafa karışıklığımızın sebebi, fıtratımızı tarif eden Kur’ân’dan ve onun pratiği olan Peygamberimizin sünnetinden uzaklaşmamız olmalı. Fıtratın kaynağından ayrılmakla, sosyal hayatımızın tüm ölçülerinde bozulmalar meydana gelmiş ve değerlerimiz yer değiştirmiş. Yaratılışa göre giyinmiş ve bu çerçevede sosyal hayattaki rolünü yaşayan bir kadına “gayr-i medenî” diyenlerin maksadı sizce nedir? Geçmişi ancak yüz yılı bulan dinsiz Marksistlerin Avrupa’da uydurdukları modanın hakikati nedir? Günümüz tesettür anlayışının vazgeçilmez aksesuarı olan başörtüsünün Avrupa’dan geldiğini bilemeyecek kadar cahil kalmış bu Avrupaperestlere göre kadının mahiyeti de, giyimi de, sosyal davranışı da tanımsızdır. Çünkü orada cehalet hüküm sürüyor. Aynı husus –nispeten– pardösüsü için de geçerli, tesettürlü kadının. Kur’ân ve Sünnet ’teki ölçülere riayet edildikten sonra, zevk ve estetikte istibdat uygulanmayan Müslüman kadını anlamamakta inat edenlerin maksadı, elbette medeniyet ve hürriyet olmamalı.

Âhirzaman dinsizliğinin ahlâksız Marksist romancısı Wilhelm Reich, propaganda ettiği cennetine giden yolda, babayı/erkeği engel görür ve “En büyük faşist, babadır” der. Aileyi, babanın istibdadında perişan bir kurum olarak tasvir eder. Yani, günümüzdeki sosyalhayatlar yangınının başlangıcını yirminci yüzyılın başlarına götürebiliriz. Bu tespitimizden; evinde büyüklerinin yanında giymekten çekindiği kıyafetle, çarşı-pazarda yabanî bakışları toplamaya çalışan zavallı kızın haberi olmayabilir. Yine tarihi yüz seneyi geçmeyen,  deniztatili kültürü kurbanları kadınların da bilgileri yoktur. Diğer yandan sanat/spor etkinliği bahanesiyle iffetleri çiğnenen dünün masumları da hakikati bilemezler.

Okunma Sayısı: 284
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı