Şakir ARGIN: “Devlet hangi suçları affeder, hangi suçları affedemez? Kişiye dönük hak ve suçlarda af yetkisi var mıdır? Önce zarar gören kişinin affetmesi gerekmez mi?”
DEVLET HANGİ SUÇLARI AFFEDER?
Kur’ân’ın cezadan önce tavsiyesi hep af olmuştur. Ama suçtan zarar görenin hukukunu zayi etmemek şartıyla... Bu açıdan affın da bir hukuku vardır.
Affın hukuku konusunda şunlar söylenebilir:
1-Bizzat mağdurun suçluyu affetmesi her zaman mümkündür ve faziletli olandır. Mağdur dilerse sadece cezayı affeder, dilerse uğradığı zararın karşılanmasını da affeder. Bu hususta mağdura baskı yapılmaz. Sadece belirli şartlarla affetmesi teşvik edilebilir. Şu ayetler buna amirdir:
“Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için kefaret olur.”1
“Öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir.”2
Ancak mağdur affetmek zorunda bırakılmaz. Affetmediğinde, başka bir irade suçluyu mağdur adına affetmek yetkisine sahip değildir. Devlet sadece taraflar dilerse uzlaştırabilir.
2-Devlet kendisine karşı işlenmiş suçları dilerse affedebilir.
3-Suçtan zarar gören tarafın uğradığı haksızlığı telafi etmeden affetmek ise hak zayiatına sebep olur. Bu doğru olmaz.
DÖVME NEDEN HARAMDIR?
Sayacı Emre: “Dövme neden haramdır? Hikmetleri nelerdir?”
Vücudumuz bize Allah’ın eşsiz bir emanetidir. Bu emâneti, Sâni-i Zülcelâl’e, aldığımız gibi kusursuz ve noksansız teslim etmek, bizim fıtrat ve vicdan borcumuzdur. Üzerinde, fıtrat dışı ve keyfî olarak kalıcı tasarrufta bulunmaya yetkimiz olmadığı gibi, esasen buna izin de yoktur. Bu kabilden olarak, meselâ vücuda dövme yaptırmak, dişleri törpüleyip değiştirmek, yaratılışı değiştirmeye yönelik müdahalelerde bulunmak caiz değildir. Bizzat Peygamber Efendimiz (asm) tarafından yasaklanmıştır.3
Bu yasaklamanın başlıca hikmetlerine gelince:
1-Allah’ın yarattığı şekil üzerinde kalıcı tasarruflar yapılması bizzat Yaratıcı tarafından hoş karşılanmamaktadır. Fıtrattan olmayan hiçbir keyfî tasarrufa izin yoktur. Ancak, tıbbın ve sağlığın zorunlu kıldığı tasarruflar konumuzun dışındadır.
2-İnsan vücudu o kadar güzel, o kadar kusursuzdur ki, hiçbir dış müdahalenin bu vücudu daha güzel, daha alımlı, daha cazip ve daha harika yapmasına imkân yoktur. Kur’ân bunu, “Rahmân’ın yaratmasında bir düzensizlik göremezsin. Gözünü çevir de bir bak; bir boşluk bulabilir misin?”4 Sorusuyla hatırlatır.
3-Cenab-ı Allah insan vücudunu, diğer bütün varlıkların vücutları yanında Cemal sıfatıyla tezyin etmiş, eşsiz bir güzellik ihsan buyurmuştur. Dövme bu güzelliğe güzellik katmamakta; bilakis vücudu tahrip etmekte, hazır letafetini ve güzelliğini bozmaktadır.
OLDUĞUNDAN BAŞKA GÖSTERMEK BİR TÜR ALDATMAKTIR
4-Dövme ileri yıllarda vücut için bir musibet olur. Dövme yapılan bölgede toplanan ve dağılmayan kirli kan, zamanla müzmin bir hastalığa dönüşebilir.
5-Dövme İslâm toplumunun bir geleneği ve örfü değil; yabancı kültürlerin bir örfüdür. Yabancı kültürlerin insan fıtratına uygun olmayan uygulamalarını taklit etmek ise, her zaman, arkasından başka olumsuz eğilimlere de kapı açma riski taşımaktadır.
6-Âlimler dövme yapılan yerde kan hapsedildiğinden, dövme yerinin necis olduğunu söylemişlerdir.
7-Dövme, vücut üzerinde ihtiyaç dışı, kalıcı izler bırakan, vücudu tahrif ve tahrip eden bir tasarruftur. İnsanın asaletine, ciddiyetine, dürüstlüğüne ve saygınlığına uygun değildir. İnsana olduğundan fazla, yalancı bir karizma veriyor. Yalancı bir gösteriş ve gurur veriyor.
8-Dövmenin bedene verdiği hasarı daha sonra tıbben gidermeye çalıştıkça hasar büyüyor. Çoğu zaman da kalıcı hasara sebep oluyor.
Ancak şu hususu bilmekte de yarar vardır: Dövme derinin dışına değil, içine yapılan bir muamele olduğundan, abdeste ve gusle mâni değildir. Çünkü abdestte ve gusülde farz olan, derinin dışını yıkamaktır.