İstanbul’dan Ergin Boz: “İsrail menşeli malların bilhassa bu dönem satın alınmaması isteniyor. Aksi halde aynı zulme şerik olunacağı ifade ediliyor. Diğer taraftan hükümetimizin İsrail ile olan ticari vb münasebetlerinin hızlanarak devam ettiği iddia ediliyor. Ne yapmalı?”
İstanbul’dan Fatma Yilmaz: “Elektrik süpürgesi alacağım, biri İngiliz diğeri Alman malı, hiçbir boykot listesinde görmedim. İsrail’e destek veren ülkeler olduğu için karar veremedim. Bu konuda nasıl yaklaşmalıyız?”
Kanayan Yaramız
Bu asırda kanayan yaramız az değil. Filistin meselesi ise öteden beri zaten İsrail’in kıskacında ilerliyordu. Bu günlerde yara derinleşti, yara kanamaya başladı.
Bu mesele İslam âleminde “İslam birliği” ihtiyacını tekrar ve acil bir şekilde gündeme getirdi. Belki de, böyle musibetlerin önemli bir hikmeti bu olsa gerektir. Müslümanları İslam Birliğine mecbur kılmak. Tabir caizse döve döve mecbur kılmak.
Çünkü gerçekten bir vurdumduymazlık var, bir sağırlık var, bir körlük var, bir bana necilik var. Asıl dehşet olan budur. Toplumlarda bari bu vurdumduymazlığın olmadığını düşünmek istiyoruz.
Ama yönetimlerde var. Çünkü yönetimler bağımsız değil; Amerika’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın, Batı ülkelerinin ve bilhassa siyonizmin esiri durumdalar.
Müslüman olma şuuru bile kaybolmuş demeyecektim ama; Arabistan’da o festivali izah edemiyorum. Hiç izah edemiyorum. O ne gaflettir! O nasıl rahatlıktır; Allah’a sığınıyorum.
Haydi batı İsrail’in yanında… Amerika’sı vesair. İslam ülkeleri nerede? Kimin yanında? Niçin Gazze’nin, Filistin’in yanında değil? Niçin mazlumun yanında değil? Niçin bebeklerin yanında değil?
Haydi İslam ülkeleri, tarihinin en gafil döneminden geçiyorlar; bu bahane değil şüphesiz. Ama, o bebekler dünyanın niçin umurunda değil?
Nutukla Olmaz
Hayır bu sadece vurdumduymazlık değil! Bir genel proje var, bir global plan var galiba gündemde! Uygulanan bir oyun var; her şey bir oyunun parçaları. Müslüman ülkeler de dahil bu oyuna. En azından oyunun farkındalar.
Biz halklar üç beş tane İsrail malını boykot edeceğiz de, tepkimizi göstereceğiz! Geçin bunları, geçin!
Boykot dediğin cılız olmaz! Bütün ülkelerin yüksek sesle katıldığı ve İsrail’in ekonomisini felç eden bir boykot varsa buyurun, beraber katılalım.
Ama yok, maalesef yok! Herkes üç maymunu oynuyor. İki yüzlülük devlet siyasetinin en gözde prensibi olmuş. Can simidi gibi!
Türkiye İsrail’e sattığı Manavgat suyunun vanasını kapatsın bakalım! Olmadı; üsleri kapasın! Anlaşmaları bozsun! Meclisten askeri hareket yetkisi istesin!
Bütün bu adımlar bile İsrail’i hizaya çekmeye yeter! Ama yok! Adamlar bebek öldürüyor. Bizim yetkililer nutuk atıyor! Fiil yok!
Hep Sınıfta Kaldık
Bu savaşta maalesef İslam ülkeleri sınıfta kaldı. Türkiye sınıfta kaldı. Dünya sınıfta kaldı. Halkların bile aktivitede sınıf geçtiği söylenemez.
Boykot en zayıf tepki olacaktır. Peygamber Efendimiz’in (asm) “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle buğz etsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.”1 Hadisine göre bakalım:
Boykot yapanlar en azından en zayıf derecede bulunuyorlar. Siyonist plana teslim olanlar ise her halde esfel-i safiline inmiş oluyorlar.
Dipnot:
1- Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17